PUT VE PUTÇULUK
Türkçe’ye put şeklinde geçen ve aslı Buddha ismine dayanan Farsça but kelimesi “bilinçli ve canlı olduğuna inanılan sûret veya heykel, tamamen veya kısmen bir dinî yapı içinde kurumlaşmış ibadet konusu haline getirilmiş maddî obje, Allah’tan başka ilâh edinilen nesne” diye tanımlanır. Batı dillerinde putun karşılığı olarak kullanılan idol “görünüş, şekil” anlamında eidos kelimesinden türetilen eidolondan gelir.
Hiç düşündünüz mü gerçekten nasıl bir Tanrı’ya inanıyor ve neye/nelere kulluk ediyorsunuz? Evet, hemen buna itiraz edip, “bu nasıl bir soru böyle” diyeceğinizi biliyorum. Bu suali ilk önce kendime yönettiğimi de belirtmek isterim. Kendimizle ve dostlarımızla hakikati konuşmayacaksak hiç konuşmayalım.
Yaşantımıza şöyle bir bakıp da “bilinçli ve canlı olduğuna inanılan sûret veya heykel, tamamen veya kısmen bir dinî yapı içinde kurumlaşmış ibadet konusu haline getirilmiş maddî obje, Allah’tan başka ilâh edinilen nesne” tanımına uyan neler olduğunu tespit etmeliyiz.
Burada da karşımıza ilah kavramı çıkıyor. Bu kavramı anlamadan zaten inandığımızı iddia ettiğimiz Allah’ı da tam olarak anlamamış ve zihnimizde doğru bir yere oturtmamış oluruz. Dolayısıyla Allah gönlümüzde de yeterince ve olması gereken yere yerleşmemiş olur.
İlâh kelimesinin sözlükte “tapınmak, kulluk etmek” anlamına gelen ulûhet (ilâhet, ulûhiyyet), “hayret etmek, gönülden bağlanıp sığınmak” mânalarındaki veleh (eleh) veya “gizli olup duyu idrakinin üstünde bulunmak” anlamındaki leyh kökünden türemiş olabileceği kabul edilir. Buna göre ilâh “tapınılan, yüceliği karşısında hayrete düşülen, gönülden bağlanılıp sığınılan, duyularla idrak edilemeyen varlık” demektir.
Şimdi bir daha bakalım zihnimizde ve gönlümüzde yer verdiğimiz yegane ilah, tapındığımız, yüceliği karşısında hayrete düştüğümüz, gönülden bağlanıp sığındığımız, duyularla idrak edilemeyen tek varlık Allah mı? Yoksa somut veya soyut başka varlıklara da benzer nitelikleri atfediyor muyuz?
Put ve puta tapıcılık insanın olduğu her zaman diliminde ve her coğrafyada olmuştur ve olagelmektedir. Ne tarih öncesi, ne islam öncesi ne de ötekileştirme yapılarak farklı kimlikler ve inanışların içinde bulunduğu bir durum değildir.
Zaten en büyük tehlike de insanın kurtulmuştuk düşüncesi ve onun getirdiği konfordur.
Allah’ın son nebisi Hz. Muhammed içinde yaşadığı toplumun fertlerine “la ilahe illallah(Allah’tan başka ilah yoktur) deyin ve kurtulun” derken hangi kurtuluştan söz ediyordu?
Bu bir davetti elbette ama kimi, neye davet ediyordu bunu çok iyi anlamak şart. Yoksa neye ve nasıl inandığımızı bilmeden hasbelkader kendimizi içinde bulunduğumuz bir tarih kesimi, bir coğrafya ve bir ailenin ferdi olmakla kurtuluşa erdiğimizi sanarak en büyük tuzağa düşmüş oluruz.
Peyami Bayram
23 Kasım 2024
Harbiye, İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızda isminizi belirtiniz. Teşekkürler.