Kayıtlar

ölüm etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ramazan ayının düşündürdükleri 3

Resim
Ramazan ayının düşündürdükleri 3 Bitkilerden farklı bir yaşam için; Dua/ibadet etmeden önce - İnanın  Konuşmadan önce - Dinleyin Harcamadan önce - Kazanın Tepki vermeden önce - Düşünün Vazgeçmeden önce - Deneyin  Ölmeden önce - Ölümü düşünerek yaşayın Değerli bir yaşamın ilk şartı önünü ardını, yani niçin yaratıldığını ve sonunu(ahiret) düşünmektir. İlahi bir kitaba inanmak için sadece ölümü ve sonrasını bile düşünmek yeter sanırım. Kendi sonunu düşünmemek nasıl bir ruh halidir bilemiyorum.  Düşünmeyenlerin akıl sağlığı yerinde değildir ve onlar hiçbir şeyden sorumlu da değillerdir.  Aç ve susuz kalmak insanın daha çok düşünmesi ve sorgulama yapması için oldukça iyi bir şeydir. Fizyolojik olarak bedenin, özellikle hormonların dinlenmesi ile insanın ruh halini değiştirir ve düşünme melekesi gelişir.  Kuranı Kerim’de yüzlerce kez düşünmek, akletmek, tefekkür etmek, idrak etmek, anlamak emredilir veya tavsiye edilir insana.  Oruçla ve orucun getirdiği ruh hali...

TİCARETTE HERŞEY KARŞILIĞINI BULUR, YA HAYATTA?

Başladığımız her işe bitirilmesinin neticesinde bir beklentimiz olduğu için başlarız. Bilgi, beceri, meslek veya diploma edinmek için eğitim alır ya da öğrenim görür;  muhtelif ihtiyaçlar için gerekli parayı kazanmak maksadıyla ücretli bir işte çalışır veya ticaret yapar;  çeşitli mahsuller elde etmek için bağ, bahçe, tarla işleri ile uğraşır;  hastalığa şifa bulmak için hastaneye gider;  ziyaret, dinlenmek ve eğlenmek için seyahat eder;  mutlu bir yuva kurmak ve çocuk sahibi olmak için evleniriz.  Yani ne yaparsak yapalım o işin sonucunda bir şey elde etmek maksadıyla başlarız.  Herhangi bir işe başlamadan önce kimi insan inceden inceye bir çok plan, program ve hesap yapar, kimisi de tabiri caizse bodoslama girer işin içine. Her iki durumda da bir beklenti vardır elbette neticeden. Çok hesap edenin mi beklentisi ve/veya kazancı daha çok olur, yoksa diğerinin mi bu bilinmez. Kimin nasıl başladığı ve bitirdiğinden ziyade insanın elinde ne kaldığına baka...

Ölüm ve Sonrası

Ölüm ve Sonrası Hayatta duymak istemediğimiz, hatta düşünmek, aklımıza dahi getirmek istemediğimiz şeyler vardır.  Ölüm bunların en baskınıdır zahir.  İnsanlar hayatı, yaşamayı, canlı olmayı, diri kalmayı sever, ömrüne ömür katılsın ister.  Öyle ki yaşlandıkça dünyaya bağlanma daha da artar. Çünkü mal, mülk, makam, mevki, çoluk, çocuk, torunlar derken insanın terk edemeyeceği şeyler çoğalır, hayatla bağları sıkılaşır.  Aslında kimsenin yaşlanarak belli bir yaşın üstünde hayata veda etmek gibi bir garantisi yoktur ama yine de yaşanılan toplumdaki ölüm yaşı ortalaması sanki herkes için geçerliymiş gibi varsayılır. Hatta ortalama insan yaşam süresinin sonuna yaklaştıkça bunu daha da ötelemek isteriz. Bu minval üzere yaşarken  çoğu insan  ölümü hep uzak görmek, mümkünse hiç düşünmeden yaşamak ister. Dolayısıyla ölüm gerçeğini uzak gören, düşüncesini dahi kafasından uzak tutan kişiler aslında ölümle doğrudan ya da dolaylı ilintisi olan bir çok şeyi yapmayı ertel...

Ölümlü hayat ve sevginin ışıltısı

Herkes kendine bir yer edinmeye çalışıyor bu alemde. Hiç kimse öteki alemdeki yeri için bu kadar uğraşmıyor. Sanki hiç gitmeyecekmiş gibi! "Şimdi ve burada" olan ile fazla meşgul oldukça insan sonrasını ve öte tarafını ihmal ediyor daima. Halbuki hayat ölümle bitmez, ölümü son bilmek kendini yok bilmektir. Hem yaşadığını inkar edersin ölümü yok oluş kabul edersen hem de anlamı olmaz yaşarken verdiğin bunca emeğin, mücadelenin. Kim neye inanırsa inansın, isterse taştan, tahtadan putlara tapsın sonunda ölüm var herkes için... Bütün insanlar ve inançlar da ölümü aşamadıkları veya ölümdeki gizemi çözemediklerindendir bu dünyadaki kargaşanın, savaşın, sömürünün ve yoksulluğun sebebi. Öncelikle ölüm bize acziyetimizi hatırlatır; "ey insan, sen ölümlüsün ve aldığın nefes sayılıdır" der. Ancak nefis, içgüdü, heves ve arzu bunun üstünü örter ve; "hadi bunu da ye, şunu da iç, onu da yap" der ve insanı önüne katar götürür. Akıl zaman zaman sorgu...

Beklemenin diyalektiği

Beklemenin diyalektiği Beklemek aslında çoğunlukla bir farkında olma durumudur. Birisini, bir olayı, bir tarihi veya saati, bir neticeyi, bir kararı beklemek gibi. Bunlar bizim bir ön bilgi veya bize bildirilen bir haber üzerine beklemelerdir. Hayallerimiz, ümitlerimiz, sezgilerimiz, keder ve sevinçlerimizle bezenmiş duygularla bekleriz hep beklediklerimizi.  Bir de farkında olmadan beklemeler v ardır. Siz onu, o sizi bekler durursunuz; içten içe bir bir sızı, bir heyecan belki de bir korkuyla.. Bu tür bekleyişin vuslatının ne zaman, nerede ve nasıl olacağını hiç bilemezsiniz. Belki de, yok yok belki değil, muhakkak bunu bilmemek daha iyidir. Çünkü ölümü bildiğinde insanın yaşam çarkı dönmez. Dolayısıyla ölüm bizi, biz de ölümü farkında olmadan bekleriz. Beklenti ise yukarıda bahsettiğimiz farkında olarak veya olmadan beklemenin dışında bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Beklemek kökünden gelse de bu bir ümit etme, heveslenme, arzulama ve çokça da yönelme içerir. Beklenti k...