Mehmet Akif Ersoy
İstiklâl Marşımızın şairi olarak bilinir. Lakin
o sadece bir şair veya edip değil Türk yurdunun istiklâl mücadelesindeki en önemli köşe taşlarındandır.
Alimdir.
Mütefekkirdir.
Mücahittir.
Şairliği şahitliğidir. Burası bilhassa çok önemlidir. Yazdığı her bir mısraı ya bizzat yaşamıştır veya yaşananlara şahitliğini en derin hissiyatıyla mısralara dökerek hem o devirde hem de sonrasında yaşayanlara aktarmıştır.
İslâm aleminin asırlar boyunca ilim üreten, keşifler yapan, zaferler kazanan bir medeniyetin mirasçısı olarak yirminci asra girilen yıllarda içinde bulunduğu durum hakkında çok isabetli tespitler ve teşhisler yapmıştır. Bunları şu ana başlıklar altında toplamıştır.
- Cehalet
- Tembellik
- Ümitsizlik
Bu bataklıktan çıkılmadan ne hakiki manada istiklâl kazanılabilir ne de istikbalin güvende olacağından söz edilebilir.
Teşhis ettiği hastalıkların tedavisini de eserlerinde veciz bir şekilde herkesin anlayabileceği seviyede anlatmıştır. Buradaki anlaşılabilirlik ilmî ve felsefî seviye olarak ifade edilmektedir. Şiirlerini aruz vezniyle ve bir Osmanlı aydını olarak engin kelime hazinesiyle yazdığı için günümüzde bizim gibi oldukça sığ kelime hazinesi olan sıradan insanların anlaması için biraz lügat karıştırması icap eder. Tespit ettiği sorunların tedavisi için de eserlerinde şunları ısrarla vurgulamıştır;
- Güncel/çağdaş bilim
- Gayretli, sistemli ve çok çalışma
- Maksada dönük arzu ve istek
“Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:
Sözüm odun gibi olsun; hakîkat olsun tek!”
Diyen Mehmet Akif Bey, yukarıda da belirttiğimiz gibi şiirini şahsiyetinde yaşamış bir şair olarak bu teşhisleri ile tedavi önerilerini hiç kimseden ve hiçbir makamdan çekinmeden apaçık ve dosdoğru ifade etmiştir.
O’nun mücadelesini ve mücahedesini anlayabilmek için Safahat’ı satır satır ve sindire sindire okumak gerekir. Bu okuma ile modern çağda Türk milletinin doğu ile batı, eski ile yeni arasındaki çırpınışlarının mükemmel analizini görmek mümkündür.
Benim kanaatimce günümüzün Türk aydını Mehmet Akif Ersoy’u yakından tanımadan ne günümüzü anlayabilir ne de ayağı yere basan bir gelecek tasavvuru kurabilir.
Modern çağda dinimizi, tarihimizi ve konumumuzu dosdoğru anlayamadığımızı şu satırlarda çok net ifade ettiğini görüyoruz:
🕊️🍀🕊️🍀🕊️🍀🕊️
“Doğrudan doğruya Kuran’dan alıp ilhamı;
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı”
🕊️🍀🕊️🍀🕊️🍀🕊️
İnmemiştir hele Kur’ân, bunu hakkıyle bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!
🕊️🍀🕊️🍀🕊️🍀🕊️
“Arkasından takla attın en denî bir şöhretin;
Düştü takken, çıktı cascavlak o kel mâhiyyetin!
Bir külâh kapmaksa şâyet bunca hırsın gâyesi;
Kendi nâmûsun olur, ergeç onun sermâyesi…”
“Düşme ey âvâre millet bunların hızlânına ;
Vâkıfız biz hepsinin pek muhtasar irfânına;
Şark’a bakmaz, Garb’ı bilmez, görgüden yok vâyesi;
Bir kızarmaz yüz, yaşarmaz göz, bütün sermâyesi!..
🕊️🍀🕊️🍀🕊️🍀🕊️
“O ihtişamı elinden niçin bıraktın da;
Bugün yatıp duruyorsun ayaklar altında?
“Kadermiş!” öyle mi? Hâşâ bu söz değil doğru;
Belânı istedin Allah ta verdi… Doğrusu bu!”
🕊️🍀🕊️🍀🕊️🍀🕊️
“Ne istenirse, elbette, sonuç öyle çıkar;
İlâhî iradenin sana zulmetmek ihtimali mi var?
“Çalış!” dedikçe Şeriat, çalışmadın, durdun;
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun!
Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya;
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!”
🕊️🍀🕊️🍀🕊️🍀🕊️
“Düşünmüyor kimin için indiğini Kuran’ın…
Allah’ı gösterecek, muhatabı sorulsa kitabın!
Bütün yüce buyruklara savaş açan şu serseri;
Allah’a havale ediyor bütün yükümlülüklerini!”
🕊️🍀🕊️🍀🕊️🍀🕊️
“Hâlikın nâ-mütenâhî adı var en başı «Hak»;
Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak;
Hani ashâb-ı kirâm ayrılalım derlerken;
Mutlaka sûre-i ve’l-asr’ı okurmuş bu neden?
Çünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh;
Başta iman-ı hakîkî geliyor sonra salâh;
Sonra hak sonra sebât: İşte kuzum insanlık;
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsrân artık.”
🕊️🍀🕊️🍀🕊️🍀🕊️
“Kahraman Ordumuza” ithafı ile yazdığı ve daima göğsümüzü gere gere okuduğumuz, Türk İstiklâl mücahedesini en güzel bir surette tasvir eden İstiklâl Marşı’nı millete mâl olduğuna işaret ederek Safahat’ına almayan merhum Mehmet Akif Ersoy’un Türk askeri ve ordusunu Çanakkale Şehitleri şiirindeki şu muhteşem tasviri İslam tarihine mührünü vuran Türk ordusu ve askerinin en mükemmel anlatımıdır:
🕊️🍀🕊️🍀🕊️🍀🕊️
“Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
“Bu, taşındır” diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebrîz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.”
🕊️🍀🕊️🍀🕊️🍀🕊️
Azîz hatırasına hürmet ve rahmetle Türkiye’nin her il ve ilçesinde okullar, kütüphaneler, mahalleler, caddeler ve daha pek çok yerlerin yanı sıra çocuklarımıza verdiğimiz ismiyle de halen aramızda yaşatıyoruz çok şükür Mehmet Akif Ersoy’u. Umarım Safahat’ta idealize ettiği Asım’ın nesline yine O’nun çizdiği çerçevede gerekli şuuru da verebiliriz.
Peyami Bayram
24 Ocak 2024
Arnavutköy, İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızda isminizi belirtiniz. Teşekkürler.