Kayıtlar

Annem

Resim
Annem Hesapsız ve çıkarsız; sevmeyi sen öğrettin. İçim dertli olsa da şükretmeyi senden öğrendim. Yetime döşek serdin; şefkati sen öğrettin. Muhtaçlara kapın daima açıktı; merhameti senden öğrendim. Bitmezdi hiç umudun; sabrı sen öğrettin. Karşılıksız ikram ettin; cömertliği senden öğrendim.  Sadaka misali tatlı tebessümünle; gülmeyi sen öğrettin. Acılarını içinde tutup dimdik duruşunla; İzzeti sende tanıdım. Kimseyi unutmadan hatır soruşunla, uzakları yakın edişinle; vefayı senden öğrendim. Darda olsan da darda kalana hep verdin; fedakarlığı sen öğrettin.  Kusurları hep affettin; affetmeyi senden öğrendim. Her lokmayı kardeşlerimle üleştirdin; paylaşmayı sen öğrettin. Sen öğrettin daha pek çok şeyi; komşuya vermeyi, akraba ziyaretini, hasta ziyaretini, sözünde durmayı, özünü temiz tutmayı, saygıyı, edebi, dost kalmayı, küsleri barıştırmayı, olanla yetinmeyi, mutedil olmayı, mutlu olmayı, ha...

Klişe yaşamları olan insanlar farklı ne üretebilir ki?

I. ÇERÇEVE Her bina aynı, her sokak aynı. Evlerdeki mobilyalar, televizyonlarda izlenenler, takip edilenler hep aynı. Okullarda standart bilgi hapları, onu da kimseye yutturamıyorlar. Yutanlar da bir nüddet sonra istifra edip çıkarıyor sistemin ona yutturduklarını. Zararlıların revaçta olduğu, yararlı işlerin yok hükmüne getirildiği fesat üreten sistem. Sistemin "error" vermesine aldırış etmeden onun bu kusurlu halinden menfaat edinmeye çalışan sistem sömürücüler. II. KAPSAM Kabuk bağlamış yaşlılar, maskelerin arkasındaki gençler. Çoğunluğu dijital hapishanelerdeki toplum. Özgürlüğü ve dahi özgünlüğü unutmuş hatta ekseriyeti onu hiç tanımamış şehirli köleler. Köleliğini özgürlük sanan tek dünyalılar. Portatif putlarını her an yanında taşıyan modern paganlar. Kul pazarından kendilerine kul arayan yarı/Tanrılaşmış din bezirganları. Kendilerine zerre kadar yararı olmayacak, gelecek hiç bir zarara da fayda etmeyecek şeylerin peşinde koşan zavallılar. III. BAĞLA...

TEVHİD YA DA KAOS

Resim
TEVHİD YA DA KAOS I İnsanoğlunun önünde her zaman iki yol/seçenek vardır. Doğumundan ölümüne kadar insan daima bu iki seçenek arasında tercihte bulunur. Elbette yeni doğan bir bebeğin bir seçimi söz konusu olamaz. Belli bir olgunluğa erişinceye kadar çocukların tercihlerini ebeveynleri yapar veya yönlendirir. Bu tercihin en önemlisi ise insanın ebedi hayatı ile ilgili olanıdır şüphesiz. Hiç kimse bu aleme yokluktan gelmediği gibi yok olup da gitmeyecek. Biz insanlar bize bahşedilen ebedi hayatın yeryüzünde, şu anda bulunduğumuz boyutta ve bu zamandaki safhasını yaşamaktayız. Bundan önceki hayatımıza dair, en somut olan ana karnında geçirdiğimiz süre ve bebeklik çağımız dahil  hiç bir şeyi bellek düzeyinde bilemeyiz, hatırlayamayız. Buna bağlı olarak öldükten sonra da bir hayatımız olacağına inanıyoruz. Ahiret dediğimiz bu hayatla  ilgili  olarak alemlerin Rabbi olan Allah bize orada neler olacağı ile ilgili bu dünyanın şartları ile anlayabileceğimiz şekilde g...
Savcıyı kim öldürdü? Bir olayın kamuoyunda duyulmasıyla beraber ilgili ilgisiz herkesten derhal yorumlar sadır olmaya başlar.  Bir yaraya merhem olacak hiçbir söz edilmesi de beklenmez aslında bu laf kalabalıklığından. Olsun yine de  ağzı olan  konuşur da aklı olana kimse danışmaz. Bu durumlarda zaten akıl ortada gözükmez. Fısıltı gazetesinin bütün yazarları ve çizerleri olabildiğince senaryolar ve senaryo içinde senaryolar üretirler. Bu türden ipe sapa gelmez, akıl süzgecinden geçmez ve haberin sahici kaynakları tarafından da teyit edilmemiş sözler böyle dedikodu ve boş laf meraklılarını derhal bulur. Onların da "sağır duymaz benzetir" kabilinden veya kulaktan kulağa oyunundaki gibi aslıyla alakası olan olmayan ne varsa herşey birbirine karışır ve ortaya gerçekleşenin benzeri fakat başka bir senaryo çıkar.  Yetkisi olanlar mı? Onlar ya işlerini yapıyorlar bu esnada veya ortalıkta dolaşan laflara laf katmaya uğraşıyorlardır.  Bu yazdıklarımızda bir ...
Dijital Çağ ve Sosyal Medya İçerisinde bulunduğumuz dijital çağın kişisel yaşantımıza, aile hayatımıza, hısım-akraba, komşuluk ve arkadaşlık  ilişkilerimize ne kadar etkisi olduğunu hepimiz biliyoruz.  Bir kısım olumlu etkilerin yanında pek çok olumsuz etkilerinin olduğunu herkes konuşuyor bu dijital çağın. Çoğu zaman şikayetçi olduğumuz gittikçe bozulan ilişkilerin tek sorumlusu olarak yaşadığımız çağı ve çevreyi göstermek artık sıradanlaştı sanırım. Bence teknik olarak "süper iletişim çağı" diyebileceğimiz bu devir aslında insani iletişimin çok yara aldığı, yanıltma ve yanılsamaların birbirine girdiği, normların yerle bir edildiği, formların ise tanınmaz hale getirildiği tarihin farklı bir evresine geçiş süreci olarak tarihe geçecektir.  Bu çağın geleceğinde ya büyük bir çöküşün ve felaketin ya da insanlık tarihinde yeni bir medeniyetin kuruluşuna şahit olacaklar o günleri görebilenler.  Çöküşün bir parçası olmamak ve yeni bir medeniyet inşasının t...

Ne boş işlerle uğraşıyoruz..

Ne boş işlerle uğraşıyoruz.. Siyaset, magazin, medya ve spor dünyasının oyuncuları ne yapsalar haber haline getiriliyor.  Kim tarafından?  Tabii ki medya. Aslında vatandaşı ilgilendiren tarafı dedikodu malzemesi olmasından öte asla haber değeri olmayan konular bunlar. Sonra,  bütün millet bu haber kırıntısı bile diyemeyeceğimiz zokaya atlıyor. Al sana bir dolu gereksiz tartışma, konuşma, gevezelik. Hele ki kendisine bir kuruşluk faydası olmadığı halde bu mevzulara dalan gariban halk yok mu! Ne demeli bilmem ki? Yok bilmem kim filankeşe ne demiş, o da ona şöyle demişmiş,  kim kiminle berabermiş,  kimlerle kimler ne işler çevirmişler,  aşna fişnalar, birinin iftirası, ötekinin sataşması, yalanlar, düzenler, falan filan. Sana ne kardeşim;  evde tencerede kaynatacak bulguru borçla alırsın, kredi kartlarıyla kuyruğunu bağlamışsın, Çocuklarının eğitim, iş, aş, gelecek ve güvenliği ile ilgili ne düşünüyorsun? Sen ona bak! Bir dirhem ...

Günahın Patolojisi

Günahın Patolojisi I Yıllar sonra bile hatırlamak istemediğiniz anılarınız olur. Hüzün, ayrılık, korku, umutsuzluk, hayal kırıklığı, ihanet, başarısızlık, terk edilme, aldatılma, zulüm ve daha nice can yakıcı haller gelmiştir insanın başına. Bununla beraber daha beter olanı ise insanın bu kötü anılarının içinde kendi kusurunun olmasıdır. Eğer yaşadığınız her türlü olumsuzlukta sizin de bir parça payınız bulunmuşsa işte o anıyı ne silebilirsiniz ne de kendinizi affedebilirsiniz. Bazı durumlar vardır ki aslında tamamen sizin özelinizde yaşanmışlığı vardır, belki sizden ve Allah'tan başka hiç kimsenin bilmediği bir şeydir o. Fakat sizin inancınız, sosyo-kültürel durumunuz, aldığınız eğitim, terbiye ve yaşam tarzınız o davranışınızı kendi kendinize aklamanıza müsaade etmez. İşte günahın patolojisi budur sanırım. Çoğu kez günah deyince büyük ve başkalarını da içine alan bir zararlar ve hasarlar zinciri akla gelir. Oysa ki günahın birincil etkisi kişinin kendisine yöneliktir....

Müebbet Sevgili

Müebbet sevgili Hep aklımdasın.. Unutmak istesem de her an yanımdasın. Senden uzak duramam, sensiz de olamam Kavuşma anını bilemesem de hayat seninle anlamlı Sensizlik mi? Aklımdan bile geçmez.. Nasıl olur? Bazılarının aklına bile gelmez. Seni yok sayar, sana yan bakar, sana lanet okur, senden korkarlar.. Bilseler ki; dertlerin sonu sende, sırların kapısı sende, kavuşmalar sende, bitmeyen mutluluk senle.. Ne güzeldir sana hoşgeldin diyebilmek. Ne senden uzak ne de sana yakındır gönlüm. Nereye gitsem heybemde umut, aklımda hep sen. İçim dışım bir olsun; budur tek gayem. Seni sevmesem yaşamazdım bu hayatı gülüm. Nasılsa biliyorum yolun sonunda beklediğini; Sevgili ölüm. Peyami Bayram 26/02/2015