Sosyal Medya neresidir, ben kimim ve siz kimlerdensiniz?

Önce bir kaç tanıdık eş dostla bazı anları, anıları paylaşma ve belki toplu haberleşme aracı olarak başladı.
İlk başlarda tanıdıklar arası iletişim, sohbet, muhabbet ve bazen tartışma platformuna dönüştü.
Sonra yakın arkadaş, akraba ve dostların yanına sizin tanımadığınız onların akraba, arkadaş ve bilumum çevreleri dahil oldu.
Derken duyan geldi.
Ne mi oldu?
İşte şimdiki haline döndü.
Birden herkes birbiri ile "arkadaş" oldu.
Beğenmeler, paylaşmalar gırla gitti.
İletişim dili açısından sorunlu, adaba mugayir ve hakaret içeren paylaşımlar ve yorumlar işin en dayanılmaz yanıydı.

Sanal arkadaşlıklar bazen ilginç tesadüflere ve candan buluşmalara vesile olsa da çoğunlukla sığ ve pasif bir ilişki olarak bir kenarda durmakta.
Bu sanal ortam sahteliklere de çok açık. Adı üstünde ortam sanal olunca sanal kimlikler de çok oluyor haliyle.
Kimlikler neyse de kişilikler de sanal olmaya başladı sanki bu sanal alemde.

Bir de sanal ortamda gerçek kimliklerin ifşası veya tespiti yapılır oldu.
Eski bir dostunuzun, akrabanızın veya halen aynı iş yerinde birlikte çalıştığınız arkadaşınızın sosyal medya paylaşımlarından onun hakkında kanaat edinmeler.
Kafanızda canlandırdığınız muhayyel dünya ve tasavvurunuzdaki kişilerle örtüşmediğini görürsünüz bazen sanal dünyadaki kişilerinizi.
Halbuki her gün gerçek dünyada çeşitli maskeler ve makyajlarla dolaşan o kişilerin sanal dünyada yaptıkları da bundan farklı bir şey değil. Ne ki sizin her iki ortama da, sanal ya da gerçek nasıl baktığınız önem kazanıyor burada.

Bu sanal dünyada işin bir de çok garip bir yanı var ki burası adeta ölümsüz bir alem. Siz hesabınızı kapatmadığınız sürece sanal alem sizi her daim sağlıklı, uyumaz, yatmaz ve hatta ölmez olarak görür. Ölümlü olmak biz yaratılmışların en önemli vasıflarından biri iken bu alemde ölemezsiniz. Ölenlerle irtibatınızı da devam ettirebilirsiniz. Bu insanın varoluşsal yanında müthiş bir yanılsamaya sebep olmakta ve korkarım ki sonraki nesillerde ruhsal çöküşlere dahi sebep olabilecektir.

Kimse kimseyi sevmek, beğenmek zorunda olmadığı gibi takip etmek ve/veya arkadaş olmak/kalmak zorunda da değildir ne gerçek hayatta ne de sanal ortamda.

İşte bu sanal sosyallik bizi gerçek dünyadaki sahici ilişkilerimizi çok zedeledi. Kimlik ve kişilik yapılarımızı olumsuz yönde etkiledi. Gerçek hayattaki duyarlılıklarımızı neredeyse yok etti. Sosyal medyada ve dijital ortamdaki paylaşım, yorum, beğenme, slogan atma, laf sokma, arkadaşlıktan çıkarma, arkadaş ekleme gibi daha bir çok sanal eylem gerçek hayatta yapmamız gerekirken yap(a)madıklarımızı ikame eder hale geldi.


Aman ha kendimize dikkat edelim! 
Bu sanal alemi gerçek sanmaya başlıyor insanoğlu. 
Biz "üç günlük dünya", "yalan dünya" gibi tanımladığımız ölümlü hayatı bile bu kadar ciddiye almayan bir mazinin çocuklarıyız.
Sevdiklerimizle sıcacık muhabbetli ortamlar kadar değerli hiç bir şey yok.
Tüm sahteliklerden uzak, kim ise gönlünüzde kıymet verdikleriniz dokunun onlara, sarılın onlarla.
Göz göze, diz dize hep birlikte canlı canlı sevinin, sevilin, sevişin.

Peyami Bayram
17/11/2016


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İstikamet ve istikamet açısı

EŞEK ve EŞEKLİK