BARIŞ İÇİN TAARRUZİ BİR SAVAŞ
BARIŞ İÇİN TAARRUZİ BİR SAVAŞ
Benim inancıma göre her zaman barış esastır, savaşı çıkaran taraf olmamak şartıyla gerektiğinde savaşmak ise kaçınılmaz bir şarttır.
Bu da yine barışı sağlamak içindir.
Ayrıca en iyi savunma da taarruzdur.
Savunma veya geri çeklime gibi yöntemler geçici taktikler olabilir, kesin neticeyi almak için taarruzi hareket şarttır.
Buraya kadarki işin teorik kısmı.
Günümüzde yaşanan pratikliğe gelince;
bölgemizde 1. Dünya Savaşı'nda çizilen sınırlar(paylaşımlar) emperyalistlere yetmemiş ya da tam uzlaşamamışlar veya gelişen şartlara göre yeni nüfuz alanları kazanmak için 25 yıldır ciddi bir savaş zaten yürütülüyor.
İsrail başta olmak üzere İran, Irak, Lübnan, Suriye, Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve Körfez ülkeleri bu savaşın öyle veya böyle içindeler.
Dışarıdan ise ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya ve Çin bu savaşın hazırlayıcısı, planlayanı, provokatörü, lojistik destekçisi, istihbarat sağlayıcısı ve işgalcisi olmak üzere bu savaşa kendi topraklarından binlerce kilometre mesafeden katılmakta, katılmak ne kelime başlatıp, kışkırtmaktalar. Ayrıca dünyadaki bilimsel, teknolojik ve bilişim alanındaki gelişmeler konvansiyonel savaş yöntemlerini tamamen değiştirmiş olduğundan yaşadığımız olaylar aslında bizim açımızdan çok cepheli, çok uluslu ve asimetrik savaş yöntemlerinin çoğunlukla kullanıldığı bir savaştır.
Elli veya yüz yıl sonra buna başka bir isim verilecektir belki ama bence bizim ve bölge ülkelerinin açısından 3. Dünya Savaşı bu olsa gerek.
Bu durum ve tarihi tecrübeler gösteriyor ki bölgemizde yürütülen bu savaş bize ve bizim topraklarımıza mutlaka zarar veriyor, verecek. Göz göre göre bunu seyretmenin ahmaklıktan öte bir tanımı varsa o da hıyanettir. Bu durumda yapılması gereken ise sonuçları hiç beklenmedik olsa ve faturası çok ağır da olsa biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak pasif kalmak yerine aktif olmalı, savunma durumunda değil taarruz halinde olmalı, asla da bu durumdan vaz geçmemeliyiz. İçerideki terör denilen asimetrik savaşın bir uzantısı olan ve Türkiye'yi demoralize etmek, bıktırmak, yıldırmak, usandırmak ve bu yolla geri çekilerek taviz verdirmek için yürütülen savaşta da başarılı olmanın yolu bu taarruzi stratejiden geçer.
Biz bu yolda kararlı ve insiyatif kullanan taraf olursak ABD ve NATO dahil hiçbir gücün bizim üzerimizde etkili olamayacak, tam aksine bölgede bizim liderliğimizi kabul etmek zorunda kalacaklardır.
Not: Buradaki taarruzi stratejiden kastım haksız yere bir yerlere saldırmak, işgal etmek, talan etmek ve hele hele bizim dışımızda birilerinin maşası olarak hareket etmek asla değil. Bunun altını bir kez daha çizmekte yarar var.
Peyami Bayram
07/12/2015, İstanbul

Benim inancıma göre her zaman barış esastır, savaşı çıkaran taraf olmamak şartıyla gerektiğinde savaşmak ise kaçınılmaz bir şarttır.
Bu da yine barışı sağlamak içindir.
Ayrıca en iyi savunma da taarruzdur.
Savunma veya geri çeklime gibi yöntemler geçici taktikler olabilir, kesin neticeyi almak için taarruzi hareket şarttır.
Buraya kadarki işin teorik kısmı.
Günümüzde yaşanan pratikliğe gelince;
bölgemizde 1. Dünya Savaşı'nda çizilen sınırlar(paylaşımlar) emperyalistlere yetmemiş ya da tam uzlaşamamışlar veya gelişen şartlara göre yeni nüfuz alanları kazanmak için 25 yıldır ciddi bir savaş zaten yürütülüyor.
İsrail başta olmak üzere İran, Irak, Lübnan, Suriye, Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve Körfez ülkeleri bu savaşın öyle veya böyle içindeler.
Dışarıdan ise ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya ve Çin bu savaşın hazırlayıcısı, planlayanı, provokatörü, lojistik destekçisi, istihbarat sağlayıcısı ve işgalcisi olmak üzere bu savaşa kendi topraklarından binlerce kilometre mesafeden katılmakta, katılmak ne kelime başlatıp, kışkırtmaktalar. Ayrıca dünyadaki bilimsel, teknolojik ve bilişim alanındaki gelişmeler konvansiyonel savaş yöntemlerini tamamen değiştirmiş olduğundan yaşadığımız olaylar aslında bizim açımızdan çok cepheli, çok uluslu ve asimetrik savaş yöntemlerinin çoğunlukla kullanıldığı bir savaştır.
Elli veya yüz yıl sonra buna başka bir isim verilecektir belki ama bence bizim ve bölge ülkelerinin açısından 3. Dünya Savaşı bu olsa gerek.
Bu durum ve tarihi tecrübeler gösteriyor ki bölgemizde yürütülen bu savaş bize ve bizim topraklarımıza mutlaka zarar veriyor, verecek. Göz göre göre bunu seyretmenin ahmaklıktan öte bir tanımı varsa o da hıyanettir. Bu durumda yapılması gereken ise sonuçları hiç beklenmedik olsa ve faturası çok ağır da olsa biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak pasif kalmak yerine aktif olmalı, savunma durumunda değil taarruz halinde olmalı, asla da bu durumdan vaz geçmemeliyiz. İçerideki terör denilen asimetrik savaşın bir uzantısı olan ve Türkiye'yi demoralize etmek, bıktırmak, yıldırmak, usandırmak ve bu yolla geri çekilerek taviz verdirmek için yürütülen savaşta da başarılı olmanın yolu bu taarruzi stratejiden geçer.
Biz bu yolda kararlı ve insiyatif kullanan taraf olursak ABD ve NATO dahil hiçbir gücün bizim üzerimizde etkili olamayacak, tam aksine bölgede bizim liderliğimizi kabul etmek zorunda kalacaklardır.
Not: Buradaki taarruzi stratejiden kastım haksız yere bir yerlere saldırmak, işgal etmek, talan etmek ve hele hele bizim dışımızda birilerinin maşası olarak hareket etmek asla değil. Bunun altını bir kez daha çizmekte yarar var.
Peyami Bayram
07/12/2015, İstanbul



Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızda isminizi belirtiniz. Teşekkürler.