Herkes kendine bir yer edinmeye çalışıyor bu alemde. Hiç kimse öteki alemdeki yeri için bu kadar uğraşmıyor. Sanki hiç gitmeyecekmiş gibi!
"Şimdi ve burada" olan ile fazla meşgul oldukça insan sonrasını ve öte tarafını ihmal ediyor daima. Halbuki hayat ölümle bitmez, ölümü son bilmek kendini yok bilmektir aslında. Hem yaşadığını inkar edersin ölümü yok oluş kabul edersen hem de anlamı olmaz yaşarken verdiğin bunca emeğin.
Kim neye inanırsa inansın, isterse taştan, tahtadan putlara tapsın sonunda ölüm var herkes için.
Bütün insanlar ve inançlar da aslında ölümü aşamadıkları veya ölümdeki gizemi çözemediklerindendir bu dünyadaki kargaşanın, savaşın, sömürünün ve yoksulluğun sebebi bence.
Öncelikle ölüm bize acziyetimizi hatırlatır; "ey insan, sen ölümlüsün ve aldığın nefes sayılıdır" der.
Ancak nefis, içgüdü, heves ve arzu bunun üstünü örter ve; "hadi bunu da ye, şunu da iç, onu da yap" der ve insanı önüne katar götürür.
Akıl zaman zaman sorgulasa da yine aklın yoluyla mantık üreterek yola devam eder.
Kalbin devreye girmesi lazım azizim, kalpsizlik bu dünyayı bu hale getiriyor kalpsizlik.
Kalbine sevgi girmeyen insan Adem olmaktan adam olmaya evrilemez.
Gözlerinizden sevginin ışıltısı eksilmesin!



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İstikamet ve istikamet açısı

Hürriyet Kasidesi Şiiri ve Çözümlemesi - Namık Kemal

EŞEK ve EŞEKLİK