Çocuğu, kendi kendini savunmak zorunda bırakmayınız. Sürekli bu durumda kalan çocuk, haklıyken de haksızken de kendini savunmak için tüm savunma mekanizmalarını çalıştıracaktır.
Çocuğu yargılamayınız. “Aptal, geri zekalı, sersem, serseri” demek yargılamaktır. Bu şekilde yargıladığınız çocuk kendi kendisini öyle olduğuna inandırmaya başlarsa onun aptal olmadığına, geri zekalı olmadığına, işe yaramaz olmadığına inandırmak çok zor olabilir. Ve ilerde onun aptalca işler yapması artık kendisi tarafından olağan karşılanabilir. Daha da kötüsü, kendisinin hakkındaki bu olumsuz yargılara çocuğun kendisi de katılması halinde, kendisini değiştirme iradesini yitirir.
Çocuğunuzun size olan bağlılık duygularını istismar etmeyiniz. Mesela çocuğunuza emek verdiğiniz bir sırada “Ben şimdi sana böyle emek verip bakıyorum, yarın büyüyüp elin oğluna/kızına varınca beni unutup bir köşeye atarsın, onun anasına ana, babasına baba dersin” türünden bir söylem, çocuğunuzun duygularını sömürmek ve onun karakterinde geleceğe ilişkin onulmaz bir yara açmak demektir. Bu tür sözlerle büyümüş çocuklar, evlendiklerinde eşlerini ya da eşlerinin anne-babalarını kendi ebeveynlerinin rakibi gibi görüp, onlara ilgi duymayı anne-babalarına karşı bir vefasızlık, hatta bir ihanet olarak algılayabilecektir. Bu telkinlerle yetişen biri, eşini sevmeye, ona ilgi duymaya, ona karşı görevlerini yapmaya karşı ömür boyu direnebilir.
Kendine güven duymayan bir çocuk, büyüdüğünde maskeli bir insan olacaktır. Çünkü ona bir şeyi yapması söylenirken “doğru yürü, seni ayıplarlar”, “yaramazlık yapma, amca sana kötü çocuk der”, “elini yüzünü yıka, sonra görenler pis çocuk der” şeklinde hep dışbükey yetiştirilmiştir. Bu, çocuğun kendi kendini gerçekleştirmesinin önündeki en büyük engeldir ve ilerde “yarım insan” olmaya mahkum olacaktır.
Dışa dönük ya da içe kapanık bir birey çocukluğunda dengesiz muamele görmüştür.
Sürekli eleştirilen ve her yaptığına kabahat bulunan çocuk, savunmacı biri olur. O artık her eleştirmeye kalkanı, gücünün yettiği her tür imkanla susturmaya çalışır.
Ailede mutsuz olan çocuk aileden her fırsatta kaçmayı, uzaklaşmayı düşünecektir. Aile onun için bir sığınak değil, kaçılması gereken bir hapishanedir.
Çocuklarınızın hayal kurmasını engellemeyiniz. Bu onların ruh dünyalarını ve akıllarını geliştirir. Ancak, onlara hayalle gerçek arasındaki farkı mutlaka gösterin. Hayatı hayal sanmasının önüne geçin.
Çocuğun hayal gücüne dayanarak söylediklerini bir çok anne-baba “yalan söylüyor” zannederek azarlar ve tepki gösterir. Yalan sözle hayal ürünü olan sözleri birbirinden ayırıp, hayal ürünü olan sözleri başkaları tarafından duyulunca rahatsız olunmayacak bir yöne kanalize ediniz.
Çocuğun hayal dünyasının zenginliğini keşfedemediği için onu “yalan söylüyor” zannederek azarlayanlar, çocuğundaki harika bir yeteneği daha doğmadan yatağında boğuyorlar demektir.
[Mustafa İSLAMOĞLU]
Çocuğu yargılamayınız. “Aptal, geri zekalı, sersem, serseri” demek yargılamaktır. Bu şekilde yargıladığınız çocuk kendi kendisini öyle olduğuna inandırmaya başlarsa onun aptal olmadığına, geri zekalı olmadığına, işe yaramaz olmadığına inandırmak çok zor olabilir. Ve ilerde onun aptalca işler yapması artık kendisi tarafından olağan karşılanabilir. Daha da kötüsü, kendisinin hakkındaki bu olumsuz yargılara çocuğun kendisi de katılması halinde, kendisini değiştirme iradesini yitirir.
Çocuğunuzun size olan bağlılık duygularını istismar etmeyiniz. Mesela çocuğunuza emek verdiğiniz bir sırada “Ben şimdi sana böyle emek verip bakıyorum, yarın büyüyüp elin oğluna/kızına varınca beni unutup bir köşeye atarsın, onun anasına ana, babasına baba dersin” türünden bir söylem, çocuğunuzun duygularını sömürmek ve onun karakterinde geleceğe ilişkin onulmaz bir yara açmak demektir. Bu tür sözlerle büyümüş çocuklar, evlendiklerinde eşlerini ya da eşlerinin anne-babalarını kendi ebeveynlerinin rakibi gibi görüp, onlara ilgi duymayı anne-babalarına karşı bir vefasızlık, hatta bir ihanet olarak algılayabilecektir. Bu telkinlerle yetişen biri, eşini sevmeye, ona ilgi duymaya, ona karşı görevlerini yapmaya karşı ömür boyu direnebilir.
Kendine güven duymayan bir çocuk, büyüdüğünde maskeli bir insan olacaktır. Çünkü ona bir şeyi yapması söylenirken “doğru yürü, seni ayıplarlar”, “yaramazlık yapma, amca sana kötü çocuk der”, “elini yüzünü yıka, sonra görenler pis çocuk der” şeklinde hep dışbükey yetiştirilmiştir. Bu, çocuğun kendi kendini gerçekleştirmesinin önündeki en büyük engeldir ve ilerde “yarım insan” olmaya mahkum olacaktır.
Dışa dönük ya da içe kapanık bir birey çocukluğunda dengesiz muamele görmüştür.
Sürekli eleştirilen ve her yaptığına kabahat bulunan çocuk, savunmacı biri olur. O artık her eleştirmeye kalkanı, gücünün yettiği her tür imkanla susturmaya çalışır.
Ailede mutsuz olan çocuk aileden her fırsatta kaçmayı, uzaklaşmayı düşünecektir. Aile onun için bir sığınak değil, kaçılması gereken bir hapishanedir.
Çocuklarınızın hayal kurmasını engellemeyiniz. Bu onların ruh dünyalarını ve akıllarını geliştirir. Ancak, onlara hayalle gerçek arasındaki farkı mutlaka gösterin. Hayatı hayal sanmasının önüne geçin.
Çocuğun hayal gücüne dayanarak söylediklerini bir çok anne-baba “yalan söylüyor” zannederek azarlar ve tepki gösterir. Yalan sözle hayal ürünü olan sözleri birbirinden ayırıp, hayal ürünü olan sözleri başkaları tarafından duyulunca rahatsız olunmayacak bir yöne kanalize ediniz.
Çocuğun hayal dünyasının zenginliğini keşfedemediği için onu “yalan söylüyor” zannederek azarlayanlar, çocuğundaki harika bir yeteneği daha doğmadan yatağında boğuyorlar demektir.
[Mustafa İSLAMOĞLU]
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızda isminizi belirtiniz. Teşekkürler.