KAYBEDENLERE VE KAZANMAK İSTEYENLERE
Hiç üzülmeyin hem de ağlamayın kaybettik diye.
Anlamak isterseniz oturun düşünün bir daha etraflıca.
Neden size oy vermiyor bu insanlar?
Niçin başkasını seçiyorlar da sizi seçmiyorlar?
Şimdi bırakın sandıklarda hile iddialarını falan bir kenara.
İşin esasına gelin.
İsterseniz dinleyin,
bak ne diyor o “kısa boylu”,
“göbeğini kaşıyan”,
“bidon kafalı”,
“dağdaki çoban”..
Köylü oldum ekmeğimi yediniz, şehrin caddelerine bile sokmadınız,
horladınız, aşağıladınız..
Cahil bırakıldım, yardım etmediniz, cahilliğimden faydalanıp ezdiniz, sömürdünüz.
Fakir oldum, umutlarımı istismar ettiniz, görmezden geldiniz, kendi zenginliğinizi artırdınız.
Kürt oldum, ırkçılık yaptınız, “kıro” deyip, “kart, kurt” deyip yok saydınız, anamın dilini yasak ettiniz, beni dağa çıkaran emperyalist güçlerin eline bıraktınız.
Müslüman oldum, irtica dediniz, yobaz dediniz, işinize gelince “biz de müslümanız” dediniz. "Allah" demekten korkar oldum zulmünüzden. Kılık, kıyafet yasaları ve yönetmelikleriyle şekillendirmeye çalıştınız beni. Yıllarca hacca gitmeyi bile yasak ettiniz. Dindar olmaktan ve hatta dindar görünmekten çekinir oldum.
“Halkların kardeşliği” dedim, siz “kızıl komünist” dediniz, “vatan haini” yaptınız, yasakladınız, yargıladınız.
Öğrenci oldum, bozuk düzene soru sordum, gidişata itiraz ettim, karşıma polis çıkarttınız, karakol çıkarttınız, hapsin yolunu gösterdiniz.
Kitap okudum, yasakladınız, toplattınız, yaktınız.
Subay/Astsubay oldum, “Allah! Allah” nidalarıyla taaruz eden, ölünce “şehid” olunan bir orduda gizli gizli namaz kıldım. Eşimi başı örtülü diye kendi oturduğum lojmana bile almadınız. Sonra da “disiplinsiz” yaftasıyla yargısız, hukuksuz ordudan attınız.
Asker oldum, beni peygamber ocağı diye bildiğim asker ocağına “ya şehid ol ya da gazi” diye yollayan annemi başörtülü olduğu için nizamiyeden içeri sokmadınız yemin törenimde.
İşçi oldum, kendinizin bir öğünlük masrafı olan asgari ücrete çalıştırdınız. Bunu iyileştirmeyi hiç dert etmediniz. Üstelik sigortasız çalıştırıp, tazminatsız işten attınız.
Memur oldum, sizinle aynı siyasi görüşte olmadığımdan sürgünlere maruz kaldım.
Vatandaş oldum ne zaman bir kamu kurumuna gitsem düzler hep yokuş oldu, memurlar, amirler duvar oldu karşımda.
Mahkemeye düştüm, adaletin olmaması bir yana haklı olsam da dava yıllarca bitmedi.
Hasta oldum hastane hastane dolandım, sıra buluncaya kadar canımın yarısı gitti. Sıra bulup da ilaç yazsa doktor verecek eczane bulamadım.
Kısacası ne insan yerine kondum, ne insanca yaşadım…
Şimdi kalkmış bu halkın verdiği oyları sorguluyorsunuz.
Koyun olmakla suçluyorsunuz.
Bu ülkede yaşamaktan usandığınızdan bahsediyorsunuz.
Bakın size ne diyeceğim.
Gelin siz de bu halkın arasına katılın.
Kaynaşın onlarla.
Sevin onları, sevişin onlarla.
Gülümseyin yüzlerine samimiyetle,
Anlamaya çalışın onları.
Hele biraz da ikramda bulunun, bakın nasıl karşılık verir size.
Korkmayın kendi insanınızdan.
Çekinmeyin halkınızdan.
Girin onların arasına bir Cuma namazı kılın birlikte.
Bir piknik yapın mesela “göbeğini kaşıyan adam”la.
Ekmeğinizi bölüşün bir gün bir fakirle.
Bir yetimin bir ihtiyacını karşılayın.
Bir köylünün sofrasında iftar yapın oruç tutmasanız da.
Yalın ayaklı, burnu sümüklü bir fakir çocuğun gözündeki ışıltıya bakın ve kucaklayın onu sevgiyle.
Yoksa siz yapamaz mısınız bunları?
Öyleyse oturup ağlayın, ağlayın ki belki anlarsınız.
Siz ağlamayı da ayıp sayar ağlamaz mısınız yoksa?
Ağlayamazsanız hiç anlayamazsınız!..
Peyami Bayram
31/03/2014
Anlamak isterseniz oturun düşünün bir daha etraflıca.
Neden size oy vermiyor bu insanlar?
Niçin başkasını seçiyorlar da sizi seçmiyorlar?
Şimdi bırakın sandıklarda hile iddialarını falan bir kenara.
İşin esasına gelin.
İsterseniz dinleyin,
bak ne diyor o “kısa boylu”,
“göbeğini kaşıyan”,
“bidon kafalı”,
“dağdaki çoban”..
Köylü oldum ekmeğimi yediniz, şehrin caddelerine bile sokmadınız,
horladınız, aşağıladınız..
Cahil bırakıldım, yardım etmediniz, cahilliğimden faydalanıp ezdiniz, sömürdünüz.
Fakir oldum, umutlarımı istismar ettiniz, görmezden geldiniz, kendi zenginliğinizi artırdınız.
Kürt oldum, ırkçılık yaptınız, “kıro” deyip, “kart, kurt” deyip yok saydınız, anamın dilini yasak ettiniz, beni dağa çıkaran emperyalist güçlerin eline bıraktınız.
Müslüman oldum, irtica dediniz, yobaz dediniz, işinize gelince “biz de müslümanız” dediniz. "Allah" demekten korkar oldum zulmünüzden. Kılık, kıyafet yasaları ve yönetmelikleriyle şekillendirmeye çalıştınız beni. Yıllarca hacca gitmeyi bile yasak ettiniz. Dindar olmaktan ve hatta dindar görünmekten çekinir oldum.
“Halkların kardeşliği” dedim, siz “kızıl komünist” dediniz, “vatan haini” yaptınız, yasakladınız, yargıladınız.
Öğrenci oldum, bozuk düzene soru sordum, gidişata itiraz ettim, karşıma polis çıkarttınız, karakol çıkarttınız, hapsin yolunu gösterdiniz.
Kitap okudum, yasakladınız, toplattınız, yaktınız.
Subay/Astsubay oldum, “Allah! Allah” nidalarıyla taaruz eden, ölünce “şehid” olunan bir orduda gizli gizli namaz kıldım. Eşimi başı örtülü diye kendi oturduğum lojmana bile almadınız. Sonra da “disiplinsiz” yaftasıyla yargısız, hukuksuz ordudan attınız.
Asker oldum, beni peygamber ocağı diye bildiğim asker ocağına “ya şehid ol ya da gazi” diye yollayan annemi başörtülü olduğu için nizamiyeden içeri sokmadınız yemin törenimde.
İşçi oldum, kendinizin bir öğünlük masrafı olan asgari ücrete çalıştırdınız. Bunu iyileştirmeyi hiç dert etmediniz. Üstelik sigortasız çalıştırıp, tazminatsız işten attınız.
Memur oldum, sizinle aynı siyasi görüşte olmadığımdan sürgünlere maruz kaldım.
Vatandaş oldum ne zaman bir kamu kurumuna gitsem düzler hep yokuş oldu, memurlar, amirler duvar oldu karşımda.
Mahkemeye düştüm, adaletin olmaması bir yana haklı olsam da dava yıllarca bitmedi.
Hasta oldum hastane hastane dolandım, sıra buluncaya kadar canımın yarısı gitti. Sıra bulup da ilaç yazsa doktor verecek eczane bulamadım.
Kısacası ne insan yerine kondum, ne insanca yaşadım…
Şimdi kalkmış bu halkın verdiği oyları sorguluyorsunuz.
Koyun olmakla suçluyorsunuz.
Bu ülkede yaşamaktan usandığınızdan bahsediyorsunuz.
Bakın size ne diyeceğim.
Gelin siz de bu halkın arasına katılın.
Kaynaşın onlarla.
Sevin onları, sevişin onlarla.
Gülümseyin yüzlerine samimiyetle,
Anlamaya çalışın onları.
Hele biraz da ikramda bulunun, bakın nasıl karşılık verir size.
Korkmayın kendi insanınızdan.
Çekinmeyin halkınızdan.
Girin onların arasına bir Cuma namazı kılın birlikte.
Bir piknik yapın mesela “göbeğini kaşıyan adam”la.
Ekmeğinizi bölüşün bir gün bir fakirle.
Bir yetimin bir ihtiyacını karşılayın.
Bir köylünün sofrasında iftar yapın oruç tutmasanız da.
Yalın ayaklı, burnu sümüklü bir fakir çocuğun gözündeki ışıltıya bakın ve kucaklayın onu sevgiyle.
Yoksa siz yapamaz mısınız bunları?
Öyleyse oturup ağlayın, ağlayın ki belki anlarsınız.
Siz ağlamayı da ayıp sayar ağlamaz mısınız yoksa?
Ağlayamazsanız hiç anlayamazsınız!..
Peyami Bayram
31/03/2014
İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızda isminizi belirtiniz. Teşekkürler.