MUHAMMED KİMDİR?
Bugün Cuma namazı kılmak için gittiğim camide namaz öncesi vaazı dinliyordum. Kürsüdeki hoca ben camiye girdiğimde peygamberimiz hakkında konuşuyordu. O'nun güzel ahlakından, misyonundan falan bahsediyordu. Sonra peygambere övgüler yaparken öyle bir noktaya getirdi ki; "her şeyin yaratılış sebebi Hz. Muhammed'dir, bütün alem O'nun için yaratılmıştır, Hz. İsa'nın da, Hz. Musa'nın da ve hatta ilk atamız Hz. Adem'in yaratılması da O'nun içindir. Bütün yaratılış O'nun içindir, O'na sebeptir" dedi.
Bu sözleri ilk defa işitmemiştim ama duyduklarım beni son derece rahatsız etti. Büyükçe bir camide kalabalık bir cemaat bu vaazı dinliyordu. İçimizden bazıları her zamanki gibi ellerindeki telefonla meşgul olsalar da bu vaazın muhataplarıydık hepimiz. Benim şahit olduğum neredeyse her zaman ve bütün camilerde olduğu gibi cemaat sessizlik içinde vaazı dinler, sonra namazını kılar ve huzur içinde evine, işine döner. Ben de o sessiz yığının içindeki biriyim ve duyduklarım karşısında sessiz kaldım ama tepkisiz kalmadım.
Gelelim beni rahatsız eden konuya. Gerçekten bütün alemler, insanlar, nebiler, resuller Hz. Muhammed için veya O'nun hatırına, O'nun sebebiyle mi yaratılmış? Nereden çıktı bu görüş?
Tasavvuf düşüncesinde "levlake hadisi" olarak bilinen ve kutsi hadis olarak aktarılan bir rivayettir bunun temeli. Fakat hadis âlimleri tarafından açıkça 'uydurma (mevzu)'olduğu belirtilen, kısaca; “Sen olmasaydın… Sen olmasaydın… Ben kâinatı yaratmazdım" diye aktarılan bir söz. Açıkçası tasavvuf ehlinin Nur-u Muhammediye veya Hakikat-i Muhammediye dedikleri yaratılan bütün mevcudatın ilk ve asıl sebebi ile ilgili bir görüştür bu.
Kur'an-ı Kerim'de hiçbir ayet bunu teyit etmez, bilakis bir çok ayet bu düşünceyi tekzip eder.
Peygamberimizin insanüstü değil bilakis bizim gibi bir beşer olduğunu ifade eden aşağıdaki gibi bir çok hadis de rivayet edilmiştir:
Ömer b. Hattâb, “Hz. Peygamber’i şöyle derken işitmiştim” demiş ve şu rivayeti aktarmıştır:
“Hristiyanların Meryem oğlu İsa’yı aşırı surette methettikleri gibi sakın sizler de beni methederken aşırı gitmeyin! Şüphesiz ki ben sadece Allah’ın kuluyum. (O yüzden bana sadece) Allah’ın kulu ve resûlü deyin.”
Enes b. Mâlik’in rivayet ettiği bir hadise göre bir adam Nebîmize “ya seyyidî /ey efendim, ey efendimin oğlu! Ey bizim en hayırlımız, ey en hayırlımızın oğlu!” gibi sözler sarf ederek seslenmişti. Adamın bu sözlerini işiten Nebîmiz ise şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar! Allah’tan korkun. Sakın şeytan sizi aldatmasın.Ben Abdullah’ın oğlu Muhammed’im. Allah’ın kulu ve resulüyüm. Allah’a yemin ederim ki beni, Allah’ın bana verdiği makamın üstüne çıkarmanızı sevmiyorum.”
Başka bir rivayet şöyledir: Resûlullâh, Ümmü Seleme’nin odasının kapısı önünde şiddetli bir kavga işitmiş ve dışarı çıkıp kavga edenlere şöyle demişti:
“Şüphesiz ben de sizin gibi bir insanım. Zaman olur ki bana sizden iki hasım gelir de biriniz haksızken diğerinden daha düzgün konuşmuş olabilir; ben de o düzgün sözleri doğru sanarak onun lehine hükmedebilirim. Binaenaleyh kimin lehine bir Müslümanın hakkı ile hükmettimse bilsin ki bu hak ateşten bir parçadır; ister onu alsın, ister bıraksın.”
“Peygamberimizin her zaman ve her durumda insan olduğu, Allah’ın ancak bir kulu olup yalnız ona kulluk yaptığı açık ve kesin iken İslam’a mensup kimi çevreler onun hakkında aşırı gitmekte, kulluğa yakışmayan kimi nitelemelerle nitelemektedir. Yüce Allah, onun için ve başkaları için “Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler” (Zümer, 39/30) dediği halde kimileri, başka insanlardan ayırarak bedeni ve ruhu ile yaşadığı, insanlar arasında dolaştığı, rüyalarına girdiği veya toplantılarına katılarak kendileriyle konuştuğu, kendisi ile görüşüp hadis rivayetlerinin sahih olup olmadığını kendisinden sorup öğrendikleri, kabrinde diri olup kendisine yapılan seslenmeleri ve duaları işittiği gibi şeylere inanmakta ve seslendirmektedir.”
“De ki: Ben de tıpkı sizin gibi bir beşerim. Bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu bildiriliyor. Artık kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa hemen iyi bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak etmesin.” (Kehf, 18/110)
“Biz seni şahit, müjdeci, uyarıcı; Allah’ın izniyle O’na çağıran, etrafını aydınlatan bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzâb, 33/45–46)
“De ki: Ben resûllerin ilki değilim. Benim ve sizin başınıza gelecekleri bilmem. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.” (Ahkâf, 46/9)
“De ki: Doğrusu ben size ne zarar verme ne de fayda sağlama gücüne sahibim.
De ki: Gerçekten (bana bir kötülük dilerse) Allah’a karşı beni kimse himaye edemez, O’ndan başka sığınacak kimse de bulamam.
Benimkisi yalnız Allah’tan olanı, onun gönderdiklerini tebliğdir o kadar.” (Cinn, 72/21–23)
“De ki: Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?” (En’âm, 6/50)
“De ki: Ben kendim için bile Allah dilemedikçe hiçbir şeye kadir değilim: Ne fayda sağlayabilirim ne de gelecek bir zararı uzaklaştırabilirim. Şayet gaybı bilseydim elbette çok mal mülk elde ederdim ve bana hiç fenalık da dokunmazdı. Ama ben iman edecek kimseler için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeleyiciyim.” (A’râf, 7/188)
“Biz seni ancak âlemlere bir rahmet olmak için elçi gönderdik.”(Enbiyâ, 21/107)
Bu son ayete özellikle dikkat çekmek gerekmektedir. Bu ayette Allah Teâlâ Peygamberimizin bir beşer/insan olarak yaratılışını değil, risâletini/elçiliğini ön plana çıkarmaktadır. Yani ayette “biz seni âlemlere rahmet olmak için yarattık” değil; “seni âlemlere rahmet olmak için elçi gönderdik” buyurulmaktadır. Görüldüğü gibi bu iki cümle birbirinden tamamen farklı manalar taşımaktadır. Âlemlere rahmet olan; onun yaratılışı değil; peygamberliğidir. Bu da Peygamberimizin risaletinin ön planda tutulması gerektiğini göstermektedir.
Ayetler gayet açık ve net.. Biz, “yüzü suyu hürmetine tüm kâinatın yaratıldığı ve kendisinde Allah’ın tecelli ettiğine” inanılan insanüstü bir peygambere değil; tıpkı bizim gibi bir beşer olan ve bu yüzden bize örnek gösterilen (üsve-i hasene), melek olmayan, gaybı bilmeyen, yeri geldiğinde Rabbinden azar işiten, -tıpkı bizim gibi- işlediği günahları için tevbe – istiğfar etmesi istenen; ama bütün bunların yanında büyük bir ahlak sahibi olan, risâleti açısından âlemlere rahmet olarak gönderilen ve her yeri bu risâlet nuru ile aydınlatan beşer peygambere iman etmekle mükellefiz. Çünkü bu, bizim imanımızın ilk şartı, olmazsa olmazıdır. Bir kişinin mümin olabilmesi için öncelikle Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına, ardından da Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in O’nun kulu ve resûlü olduğuna şahitlik etmesi gerekir:
“Ben şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine ben şahitlik ederim ki Muhammed O’nun kulu ve resûlüdür.”
Şahitlik etmek, tanıklık etmektir. Tanıklık ise olayı hiçbir şüpheye yer vermeksizin görmek demektir. Bu yüzden “ben müminim” diyen herkesin, Peygamberimizin Allah’ın resûllüğünden önce herkes gibi bir kul (abd) olduğuna tanıklık etmesi yani bunu gözüyle görmüş gibi kesin bir şekilde bilmesi ve inanması gerekir. Onun her şeyden önce bir kul olması; aşırı yüceltmeci, beşer üstü bir peygamber tasavvuruna İslam’da yer olmadığının en temel göstergesidir.
Bütün bunlardan sonra bazı yanlış anlaşılmaların önüne geçmek için şu gerçeği dile getirmemiz gerekmektedir. Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem muhteşem ahlakıyla, örnek kişiliğiyle (üsve-i hasene), mü’minlere olan engin merhamet duygusuyla, adaletiyle, şefkatiyle… bir insan olarak hepimizden üstündür. Bu üstünlük, çalışıp gayret gösterilmiş ve hak edilmiş bir üstünlüktür. İşte onun Allah tarafından bize örnek gösterilmesinin sebebi de budur. Bunu bir kenara bırakarak onu beşer üstü bir varlık gibi görmek ve göstermek, sebebi ne olursa olsun ilk başta Resûlullah’a haksızlıktır, onun örnekliğini yok etmektir. Bu yüzden her Müslüman bütün davranışlarında olması gerektiği gibi bu konuda da dengeli ve dikkatli olmalı, Resûlullâh’ı Allah’ın tanıttığı şekilde tanımalı ve her durumda onu örnek alarak yaşamaya çalışmalıdır.
Not: Dr. Yahya Şenol'un makalesinden faydalanılmıştır.
Peyami Bayram
14.10.2022
İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızda isminizi belirtiniz. Teşekkürler.