İnsani ilişkilerde kategorik değil analitik yaklaşım
Koronalı Günler 2
İnsani ilişkilerde kategorik yerine analitik yaklaşım
Ben;
ebeveynimi, ırkımı, cinsimi, bedeni özelliklerimi, doğduğum coğrafyayı ve tarihi kendim seçmedim.
ve sen;
sen de bunları kendin seçmedin.
ve diğerleri;
hiç kimse yukarıda saydıklarımızı kendi seçmedi..
Evet,
ben Türkiye'de müslüman ve Türk, Türkçe konuşan devlet memuru baba ile ev hanımı bir annenin altıncı çocuğu olarak yirminci yüzyılda dünyaya gelmişim.
Sen ise;
ondokuzuncu yüzyılın sonlarında Rusya'da hristiyan ve Slav, Rusça konuşan çiftçi anne-babanın tek çocuğu olarak dünyaya gelmişsin.
Ya diğerleri;
Göbeklitepe sakinleri, Mısır piramitlerini yaptıran tanrı-krallar, Romalı asilller, Endülüs'te yaşamış Araplar, Orta Çağ Avrupası'nda yaşamış Germenler, İngiliz sömürgesindeki Hind askerleri, Bosna-Hersek savaşında Boşnak, Hırvat ya da Sırp köylüleri, Saddam Hüseyin'in zulmünde yaşarken üstlerine ABD bombaları yağan Iraklılar, New York'da, California'da lüks hayat yaşayan beyaz Amerikalılar, Kongo'da açlıkla mücadele eden zenciler, Çin'de baskı altına yaşayan Uygurlar ve daha niceleri..
Bu kategorik ayrımları kim yaptı?
Coğrafya kader mi gerçekten?
Yoksa tarih de kader mi?
Birinin miladi yedinci yüzyılda Mekke'de Arapça konuşan bir kabilenin mensubu olması onun tercihi ve seçimi olmadığı gibi diğerinin yirminci yüzyılın ortasında Sovyet Rusya'nın vatandaşı olarak Kolhoz'da çalışan bir işçinin çocuğu olması da bir tercihin veya seçimin sonucu değil elbette.
Bu kategorik ayrımlar ancak tanımlamak ve belirtme sıfatı olarak kullanılabilir.
Biz insanlar,
birbirinden farklı coğrafyalar ve değişik tarihlerde yaşasak, farklı dilleri konuşsak, değişik inançlara sahip olsak da;
yaklaşık olarak aynı şeylerden mutlu olur,
aynı şeylere güler,
aynı şeylerle sevinir,
aynı şeylerle hüzünleniriz.
Aslında mayamız, yani atamız, yani temel olarak genlerimiz bir.
Biz Ademoğluyuz..
Yani büyük insanlık ailesiyiz..
Hangi tarihte, hangi coğrafyadan ve hangi ırktan, soydan, inançtan ve meşrepten olursa olsun kan döken, ırza musallat olan, anne-babaya hürmetsizlik eden, hırsızlık yapan, yalan söyleyen, yolsuzluk yapan, emanete hıyanet eden, gıybet eden, iftira atan, komşusuna kötülük eden kimse Ademoğullarınca sevilmez. Bu kötülükleri işleyen büyük insanlık ailesinden dışlanmayı hak eder.
Yine aynı şekilde hangi tarihte, hangi coğrafyadan ve hangi ırktan, soydan, inançtan ve meşrepten olursa olsun diğer insanlara karşı doğru sözlü, iyilik yapan, açları doyuran, yoksul ve düşküne yardım eden, öksüze ve yetime kol kanat geren, çok sevdiği malından ihtiyaç sahiplerine veren, yönetimi altındakilere adaletle hükmeden, yaşlılara, hastalara, engellilere ve güçsüzlere merhamet eden, çocuklara şefkat gösteren kimse herkesin sevgisini ve takdirini alır.
İşte bizim büyük insanlık ailesinde kimi, niçin sevmemiz ya da sevmememiz bu eylemlerle belirlenirse, yani kategorik değil analitik olursa aile bireyleri olarak birbirimizle barış içinde bir arada yaşamanın hazzını alırız. Kategorik ayrımlar ise hiçbir mantıklı ve geçerli bir sebebi olmadığı halde bizi birbirimize düşman etmekten başka bir işe yaramaz. İnsanlık tarihimiz bu haksız ve temelsiz kategorik yaklaşımlar sebebiyle savaşlar, istilalar, işgaller, sürgünlerle dolu. Bunların neticesinde nice zulümlerle haksız yere öldürülen, yerinden yurdundan çıkarılan, özgürlükleri kısıtlanan, evleri, yurtları, varlıkları ellerinden alınan ve nihayet öldürülen milyonlarca insan geldi geçti bu dünyadan.
Onbinlerce yıllık insanlık tarihinden hala bir ders çıkaramamışız.
Şimdi gözle göremediğimiz bir virüs karşısında anlarız umarım aczimizi ve aslında ne kadar da eşit kardeşler olduğumuzu...
Peyami Bayram
26 Mart 2020
Arnavutköy, İstanbul
İnsani ilişkilerde kategorik yerine analitik yaklaşım
Ben;
ebeveynimi, ırkımı, cinsimi, bedeni özelliklerimi, doğduğum coğrafyayı ve tarihi kendim seçmedim.
ve sen;
sen de bunları kendin seçmedin.
ve diğerleri;
hiç kimse yukarıda saydıklarımızı kendi seçmedi..
Evet,
ben Türkiye'de müslüman ve Türk, Türkçe konuşan devlet memuru baba ile ev hanımı bir annenin altıncı çocuğu olarak yirminci yüzyılda dünyaya gelmişim.
Sen ise;
ondokuzuncu yüzyılın sonlarında Rusya'da hristiyan ve Slav, Rusça konuşan çiftçi anne-babanın tek çocuğu olarak dünyaya gelmişsin.
Ya diğerleri;
Göbeklitepe sakinleri, Mısır piramitlerini yaptıran tanrı-krallar, Romalı asilller, Endülüs'te yaşamış Araplar, Orta Çağ Avrupası'nda yaşamış Germenler, İngiliz sömürgesindeki Hind askerleri, Bosna-Hersek savaşında Boşnak, Hırvat ya da Sırp köylüleri, Saddam Hüseyin'in zulmünde yaşarken üstlerine ABD bombaları yağan Iraklılar, New York'da, California'da lüks hayat yaşayan beyaz Amerikalılar, Kongo'da açlıkla mücadele eden zenciler, Çin'de baskı altına yaşayan Uygurlar ve daha niceleri..
Bu kategorik ayrımları kim yaptı?
Coğrafya kader mi gerçekten?
Yoksa tarih de kader mi?
Birinin miladi yedinci yüzyılda Mekke'de Arapça konuşan bir kabilenin mensubu olması onun tercihi ve seçimi olmadığı gibi diğerinin yirminci yüzyılın ortasında Sovyet Rusya'nın vatandaşı olarak Kolhoz'da çalışan bir işçinin çocuğu olması da bir tercihin veya seçimin sonucu değil elbette.
Bu kategorik ayrımlar ancak tanımlamak ve belirtme sıfatı olarak kullanılabilir.
Biz insanlar,
birbirinden farklı coğrafyalar ve değişik tarihlerde yaşasak, farklı dilleri konuşsak, değişik inançlara sahip olsak da;
yaklaşık olarak aynı şeylerden mutlu olur,
aynı şeylere güler,
aynı şeylerle sevinir,
aynı şeylerle hüzünleniriz.
Aslında mayamız, yani atamız, yani temel olarak genlerimiz bir.
Biz Ademoğluyuz..
Yani büyük insanlık ailesiyiz..
Hangi tarihte, hangi coğrafyadan ve hangi ırktan, soydan, inançtan ve meşrepten olursa olsun kan döken, ırza musallat olan, anne-babaya hürmetsizlik eden, hırsızlık yapan, yalan söyleyen, yolsuzluk yapan, emanete hıyanet eden, gıybet eden, iftira atan, komşusuna kötülük eden kimse Ademoğullarınca sevilmez. Bu kötülükleri işleyen büyük insanlık ailesinden dışlanmayı hak eder.
Yine aynı şekilde hangi tarihte, hangi coğrafyadan ve hangi ırktan, soydan, inançtan ve meşrepten olursa olsun diğer insanlara karşı doğru sözlü, iyilik yapan, açları doyuran, yoksul ve düşküne yardım eden, öksüze ve yetime kol kanat geren, çok sevdiği malından ihtiyaç sahiplerine veren, yönetimi altındakilere adaletle hükmeden, yaşlılara, hastalara, engellilere ve güçsüzlere merhamet eden, çocuklara şefkat gösteren kimse herkesin sevgisini ve takdirini alır.
İşte bizim büyük insanlık ailesinde kimi, niçin sevmemiz ya da sevmememiz bu eylemlerle belirlenirse, yani kategorik değil analitik olursa aile bireyleri olarak birbirimizle barış içinde bir arada yaşamanın hazzını alırız. Kategorik ayrımlar ise hiçbir mantıklı ve geçerli bir sebebi olmadığı halde bizi birbirimize düşman etmekten başka bir işe yaramaz. İnsanlık tarihimiz bu haksız ve temelsiz kategorik yaklaşımlar sebebiyle savaşlar, istilalar, işgaller, sürgünlerle dolu. Bunların neticesinde nice zulümlerle haksız yere öldürülen, yerinden yurdundan çıkarılan, özgürlükleri kısıtlanan, evleri, yurtları, varlıkları ellerinden alınan ve nihayet öldürülen milyonlarca insan geldi geçti bu dünyadan.
Onbinlerce yıllık insanlık tarihinden hala bir ders çıkaramamışız.
Şimdi gözle göremediğimiz bir virüs karşısında anlarız umarım aczimizi ve aslında ne kadar da eşit kardeşler olduğumuzu...
Peyami Bayram
26 Mart 2020
Arnavutköy, İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızda isminizi belirtiniz. Teşekkürler.