DİKKAT! TEHLİKE GEÇMEDİ

Baştan söylemek lazım; tehlikenin tamamı kesinlikle 15 Temmuz gecesi yaşadıklarımızdan ibaret değil. 
Türkiye Cumhuriyeti'ne saldırı açık bir  şekilde ve alenen o gece başladı fakat bitmiş değil.
Cumhurbaşkanımızın o günden beri halkı sokağa davet etmesi ve hala evlerinize dönün dememesi de bundandır.

Bu alçak ve hain saldırının karşısında asıl kahraman darbe teşebbüsünün başladığı andan itibaren bütün takdirlerin üstünde bir cesaret ve ferasetle sokağa çıkan aziz Türk milletidir.

Cuntacılar ise asıl büyük düşman olan modern dünyanın sömürgen güçleri tarafından kukla olarak kullanılan bir meczup ve ona adanmış/aldanmış bir kitleyle beraber onlara destek sağlayan bazı Recep Tayyip Erdoğan düşmanlarıdır.

Böylesine kanlı ve kapsamlı bir darbe planı yapan güçlerin planının burada bittiğini düşünmek saflık olur. 
Darbe planlayıcıları mutlaka ikinci, üçüncü ve daha ileri hamleleri de her türlü ihtimale göre hesaba almışlardır.

Birinci hamle sonunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin aldığı tedbirler çerçevesinde öncelikle TSK, MİT, emniyet teşkilatı, yargı ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarından bir temizlik yapılacağını onlar da pek ala hesaba katmış olmalılar.
Bu birinci safhada kırk yıldır çok ince plan ve hesaplarla oldukça kripto yöntemlerle en tepelere kadar sızdıklarını hep beraber gördük. Bu kadar kripto çalışan bir yapının tamamını bir hamlede temizlemenin imkansızlığı da ortadadır kanımca.

Şimdi bu kukla cuntacıların karşısına tek bir vücut ve aynı inançla çıkan Türk milletinin bu asil duruşu darbecilerin arkasındakiler için yeni oyunlar hazırlamanın önemli bir verisi olacaktır.

Yaptıkları ilk hamle bir çeşit cebri keşif olarak düşünülürse bu aşamada Türk milletinden gördükleri direniş için derhal yeni planları devreye sokacaklardır.

Bu yeni planın en tehlikelisi cuntacılar karşısında yek vücut olan milletin bölünmesidir, saflara ayrılmasıdır. Şimdi bunun devreye sokulma zamanıdır.
Beşinci kol faaliyetlerine hızla başlayıp milletin birbirinden şüphe duyması ve kamplaşması, sonunda da çatışması için her türlü yalan haber, kara ve gri propaganda yapmaları en olası hedefleri olarak gözükmektedir.

Şimdi sade ve sıradan bir vatandaş olarak nasıl ki 15 Temmuz gecesi kelle koltukta sokağa çıkıp bu aziz vatanı alçak ve hain saldırı karşısında korumayı başarmışsak bu aşamada da kesinlikle;
- parti, mezhep, cemaat, grup, bölge farklılıklarını öne çıkaran her türlü haber, yorum ve propagandadan uzak durulmalı,
- milletimizin birlik ve beraberliğine halel getirecek her türlü söylemden kaçınılmalı,
- parti, grup, cemaat vb kanaat önderi dahi olsalar hiç kimsenin bir başka grup hakkındaki açık veya gizli kışkırtıcı söylemlerine prim vermemeli,
- önceliğimizin milli birlik ve beraberlik olduğu, bunun da behemehal birbirimize kenetlenmekten geçtiğini unutmamalı, devletimizin yanında olmalı, fikirlerini benimsemesek de ve hataları olduğunu görsek de Cumhurbaşkanımız'ın, yani devletimizin başının yanında olmalıyız. 

Unutmayın bu ülkede demokrasiyi zedeleyen bütün girişimlerin faturasını millet ödüyor.
Karşımızdaki düşman sadece FETÖ'den ibaret değil, bunlar sadece bir kukla. 
Arkada çok karmaşık ilişkiler ağı olan modern dünyanın sömürgen güçleri var.

Bizim millet olarak kollektif hafızamızda Çanakkale var, Milli Mücadele ve İstiklal Harbi var, 1960,1980 ve 28 Şubat var.
O gece, 15 Temmuz'da bu kollektif hafıza nasıl canlandı ise Allah aşkına bu günlerde önümüze atılacak ayrışma, klikleşme, çatışma tohumlarına su dökmeyelim.
Düşman ne kadar güçlü olursa olsun  silahsız halkın birlik ve beraberliğinin tankların, uçakların önünde nasıl büyük bir mania olduğunu hep beraber yaşadık 15 Temmuz gecesi.

Şimdi birlik ve dayanışma zamanıdır.

Bu süreçte hiç kimse ve hiç bir grup tarafgirlik yapmamalıdır.

Milli mücadelenin başlangıcında Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın söylediği sözü hatırlamakta yarar var;

Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır.

Peyami Bayram
28/07/2016, İstanbul




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İstikamet ve istikamet açısı

Hürriyet Kasidesi Şiiri ve Çözümlemesi - Namık Kemal

EŞEK ve EŞEKLİK