Ölümlü hayat ve sevginin ışıltısı


Herkes kendine bir yer edinmeye çalışıyor bu alemde. Hiç kimse öteki alemdeki yeri için bu kadar uğraşmıyor. Sanki hiç gitmeyecekmiş gibi!
"Şimdi ve burada" olan ile fazla meşgul oldukça insan sonrasını ve öte tarafını ihmal ediyor daima. Halbuki hayat ölümle bitmez, ölümü son bilmek kendini yok bilmektir.
Hem yaşadığını inkar edersin ölümü yok oluş kabul edersen
hem de anlamı olmaz yaşarken verdiğin bunca emeğin, mücadelenin.

Kim neye inanırsa inansın, isterse taştan, tahtadan putlara tapsın sonunda ölüm var herkes için...

Bütün insanlar ve inançlar da ölümü aşamadıkları
veya ölümdeki gizemi çözemediklerindendir
bu dünyadaki kargaşanın, savaşın, sömürünün ve yoksulluğun sebebi.
Öncelikle ölüm bize acziyetimizi hatırlatır;
"ey insan, sen ölümlüsün ve aldığın nefes sayılıdır" der.
Ancak nefis, içgüdü, heves ve arzu bunun üstünü örter ve;
"hadi bunu da ye, şunu da iç, onu da yap" der
ve insanı önüne katar götürür.
Akıl zaman zaman sorgulasa da
nefis mantık yürüterek yola devam eder.
Kalbin devreye girmesi lazım azizim, kalpsizlik bu dünyayı bu hale getiriyor kalpsizlik.
Kalbine sevgi girmeyen insan Adem olmaktan adam olmaya evrilemez.

Gözlerinizden sevginin ışıltısı eksilmesin!

Peyami Bayram
18/02/2016, İstanbul

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İstikamet ve istikamet açısı

Hürriyet Kasidesi Şiiri ve Çözümlemesi - Namık Kemal

EŞEK ve EŞEKLİK