Küffarla Savaşımız
Küffarla Savaşımız
Daha ilkokul ikinci sınıfa gidiyordum. Evimize yeni televizyon alınmıştı. Bütün programları ailecek dikkatle izliyorduk. İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü o günlerde vefat etmişti. Televizyonda sürekli onunla ilgili programlar yapılıyordu. Bu yüzden o günleri çok iyi hatırlıyorum.
Rahmetli babam çok koyu bir Adalet Parti'li, yani Demirel'ci olduğu halde yine aynı fikirdeki rahmetli amcamla birlikte İnönü'nün cenazesine gitmişlerdi. Bazı yakınlarımız babama "Siz AP'li değil misiniz? İnönü CHP'li olduğu halde niçin cenazesine gittiniz?" diye sorduklarında; "Ne münasebet! O bizim İstiklal Harbi kumandanlarımızdandı hem de ikinci Cumhurbaşkanımızdı" dediğini çok iyi hatırlıyorum. Rahmetli babamın bu bakış açısını bugünlerde daha iyi anlıyorum.
Ülkemizin dört tarafındaki komşularında ekonomik, siyasi, askeri konularda bunca sıkıntılar varken ve bizi de bu ateşin içine sokmaya çalışırlarken rahmetli babamın asil duruşu bir kez daha hatırıma geldi.
Yüz yıl önce dünyanın egemen güçleri ittifak halinde bizi yok etmek için yola çıktıklarında onları Çanakkale'de durduran sonra da bütün imkansızlıklara rağmen Dumlupınar ve Sakarya'da bozguna uğratan ve tam da bugün 9 Eylül 1922'de son kalıntılarını İzmir'den denize döken bu milletti.
O yıllarda telefon, mobil cihazlar, bilgisayar, internet, facebook, twitter ve bilmem ne sosyal medya araçları da yoktu.
Dedelerimiz, ninelerimiz padişah şöyle yaptı, sadrazam böyle yanlıştı, komutanlar bilmem ne etti gibi yorumlarını sosyal veya sosyal olmayan medyada paylaşarak her kafadan bir ses çıkarmıyordu. Çünkü onlar milli bir şuur, islami bir ahlak ve insani bir erdeme sahiptiler. Bu durumları onların gerçek düşmanı yani küffarı apaçık görmelerine yetiyordu. Böylece bir bayrak altında yalınayak da olsa toplanıp hep birlikte aynı hedefe taarruz edebiliyorlardı. İşte o ruhla ve o inançla bugün üzerinde hoyratça yaşadığımız bu güzel vatanı bize bırakarak âhirete göçtüler.
Dedelerimiz, ninelerimiz padişah şöyle yaptı, sadrazam böyle yanlıştı, komutanlar bilmem ne etti gibi yorumlarını sosyal veya sosyal olmayan medyada paylaşarak her kafadan bir ses çıkarmıyordu. Çünkü onlar milli bir şuur, islami bir ahlak ve insani bir erdeme sahiptiler. Bu durumları onların gerçek düşmanı yani küffarı apaçık görmelerine yetiyordu. Böylece bir bayrak altında yalınayak da olsa toplanıp hep birlikte aynı hedefe taarruz edebiliyorlardı. İşte o ruhla ve o inançla bugün üzerinde hoyratça yaşadığımız bu güzel vatanı bize bırakarak âhirete göçtüler.
Şimdilerde her bir ağızdan çok bilmişçe laflar, hükümet politikalarını eleştirmek görüntüsü altında bilerek ya da bilmeyerek Türk devletine ve milli birliği sarsıcı tavırlar almış başını gidiyor.
Lütfen hepimiz önce gerçek düşmanın piyon olarak kullanılan PKK gibi pespaye çapulcu sürüsünün olmadığını, onu kullanan dünyanın yeraltı ve yerüstü zenginliklerine sınırsızca hükmetme arzusundaki uluslararası sermaye güçleri ve bunların devlet görüntüsündeki şebekeleri olan başta İngiltere, Almanya, ABD, Rusya, Çin, Fransa ve elbette İsrail gibi ülkeler, yani cümle küffar olduğunu bilmeliyiz.
Bu temel bilgiyi aklımızdan asla çıkarmadan onların piyonlarının oyunlarına gelmeden, onlara "sen git de ağan gelsin" diyebilmeliyiz. Bunun için böyle hassas zamanda ülkemizde başta Cumhurbaşkanlığı makamı olmak üzere hükümet ve özellikle de Silahlı Kuvvetlerimiz hakkında moral bozucu, güven sarsıcı, milli birlik ve beraberliğimizi zedeleyici söz ve eylemlerden uzak durulmalıdır.
Bu küffar düşman bizim önce moralimizi bozmak, azmimizi kırmak, umudumuzu yitirmemiz ve sonra da çözülen safların arasına dalarak bizi bozguna uğratmayı hedeflemiş gözüküyor.
Demokratik bir Cumhuriyette yaşadığımızı unutmayalım. Ama sözlerimiz ve eylemlerimizin neye hizmet edebileceğini de iyi hesap edelim.
Bu topraklarda yaşayan her insanı kardeş bilmeli, silahlı her unsuru ve terör destekçilerini kolluk kuvvetlerine havale etmeli, bu meyanda orduya ve polise yardımcı olmalıyız ve onlara güvenerek moral vermeliyiz.
Allah zalimleri sevmez, zalimlere meyledenleri de affetmez.
Şehitlerimiz için rahmet dilemeyeceğim, zira Allah onların en yüce makama eriştiklerini bize bildiriyor, onları tebrik ediyor, imreniyorum.
Gerektiğinde hepimiz küffarla savaşta şehid olmaya hazır beklemeli, bunu yüz yıl önceki gibi cümle aleme ilan etmeli, cenazelerde asla gözyaşı ve matem görüntüsü vererek, hele ki ülkemizin idarecilerine sataşarak küffarı ve piyonlarını sevindirmemeliyiz.
Küffara karşı savaşan ve bu şuurla milli birliğe katkı sağlayan herkese selam olsun.
Peyami Bayram
09/09/2015
İstanbul
09/09/2015
İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızda isminizi belirtiniz. Teşekkürler.