"Hiç tanıdığım gibi değilmiş." Bu ifadeyi onlarca "tanıdığım" için kullanmışımdır bu yaşıma kadar. Muhtemeldir ki aynı ifadeyi bir çok kişi benim için de kullanmıştır zaman zaman. Biz insanlar yeni tanıştığımız veya öteden beri tanıdığımız insanlar için derhal bir kanaat geliştiririz. Tıpkı bir öğretmen gibi o kişiye farklı konularda notlar veririz. Kimini bazı derslerden/konulardan sınıfta bırakır, kimini de doğrudan bir üst sınıfa geçiririz. Hatta derhal ta kdirname verdiklerimiz vardır. Bazılarını ise tasdiknameyle okuldan/çevremizden uzaklaştırırız. Bu gayet doğal bir süreçtir elbette, bunda garipsenecek bir durum yok tabii ki. Ancak sorun da burada başlıyor. Nasıl mı? Öncelikle insan ilişkileri yakınlaştıkça çok yönlü bir hal alır. Bir kaç kez görüştüğümüz veya farklı ortamlarda karşılaşmadığımız kişilerle olan ilişkiler yeterli veri sağlamaz ölçme ve değerlendirme için. Örneğin iş çevresinden tanıdığımız bir...
Kayıtlar
Kasım, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Rabbim! Çok bunaldım. İnsan olmak ne zormuş. İnsanca yaşamak ne çetin.. Her kafadan bir ses çıkmaya başladı son zamanlarda. Derler ya "ağzı olan konuşuyor". Yani her konuda herkes konuşuyor, yazıyor, çiziyor. Bilenler ile bilmeyenler hiç bu kadar karışmamıştı birbirine. Siyaset, din, tıp, hukuk, dış politika başta olmak üzere akla gelen her konuda herkes konuşuyor. Yaşına, başına, eğitimine, bilgisine, birikimine ve tecrübesine bakmadan herkes konuşuyor. Bari bu konuşmalarından bir sonuç beklentisi olsa insanların. Ne gezer, k onuşmuş olmak için konuşuyor büyük çoğunluk. Belki çatışmalardan nemalanan birileri de vardır bunların içinde; bazı medya mensupları gibi. İddia sahibi olamayanlar ispatla da mükellef değiller nitekim. Sadece konuşmak yeterli böylelerine. Bunların içinde en çok da Müslümanlık ekseninde konuşan, yazan insanlardan şikayetçiyim. "Müslümanım" demek dile çok kolay. Hele doğuştan müslüman olanlara ç...
Adem
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
İnsan çoğunlukla; görmek istediği gibi bakar, anlamak istediği gibi işitir, işitmek istediği gibi duyar, yapmak istediği gibi de anlar. Çünkü; bir fikr-i sabiti vardır çoklarının. Ancak hikmeti arayan kişi çaba gösterir hakikati anlamak için. Kişinin derdi hakikati anlamak ise; hikmetin peşinden koşmalı, filtresiz bakmalı, dikkatle dinlemelidir olayları ve olguları. Nefis, arzu ve heveslerine göre değil, bilgi, akıl, mantık ve kalp süzgecinden geçirerek değerlendirmelidir her şeyi. Adem'in "adam" olması budur zannımca. Kısacası zordur "insan" olmak. Peyami Bayram 21 Kasım 2014 İstanbul
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Niyet, İstikamet ve Akıbet Aslolan yol veya varılacak menzilden ziyade niyettir. İnsan kendini öncelikle niyeti sonra yolculuğu ve en son da ulaştığı hedefe göre tanımlar. Niyet olmadan hiç bir iş olmaz. Niyet yolcunun pusulası gibidir. İstikamet açısını belirleyip yola çıkmaktır iyi niyet. Esas varılacak menzil, yani hedef için niyet net ve kesin olmalı. Y olcu bu yolculuğunda; kendisine nirengi noktaları veya ara hedefler koymalı. Bu nirengi noktalarına ilerlerken dahi zaman zaman pusuladan istikamet açısını kontrol ederek yoldan sapma ihtimalini ortadan kaldırmalıdır. İstikamet açısından çok ufacık sapmalar hedefin çok ötesine götürür yolcuyu. Niyetin hayırlı olup da akıbetin hayırlı olmaması çoğunlukla bundandır sanırım.
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar

UYKU VE HAYAT Uykudan uyanalı çok olmamıştı. Ne derin bir uykuydu öyle. Uzun uzun rüyalar. Bazen sevinç, neşe, mutluluk bazen de hüzün, keder, sıkıntı, acı ve hatta kabuslarla dolu bir çok macera. Uykudayken hiç bitmeyecek hissi verse de işte uyandım ve hepsi bitti. Çok mu uyudum acaba? Neyse, nihayet bütün telaş ve koşuşturma bitmişti. Yıllardır hayal ettiğim sessiz, işten, güçlükten, yoğunluktan ve her türlü sorumluluktan uzak bir şekilde kendi başıma kalmıştım. Ne iş yorgunluğu, ne çoluk çocuk derdi, ne trafik sorunu, ne ekonomi, ne siyaset, ne dünya ve ne de memleket. Hepsi uzakta kalmıştı artık. Baş ağrısı, stres, sindirim sorunları ve uyku problemi de yok, ne iyi. Bu ıssızlık, bu sadelik ve bu kimsesizlik derin bir rahatlık hissi vermişti. Buradaki bu muazzam huzur ve sükuneti doyasıya yaşamak istedim, hatta "bu ne kadar güzel bir ortam, keşke hiç bitmese" dedim kendi kendime. Aslında eşim ve çocuklarım da olsa burada diye aklımdan geçmedi değil. Ardın...