Kim suçlu?

İnsanlık tarih boyunca deprem, sel, çığ gibi doğal afetler yaşamıştır ve hâlâ yaşanır. Bu afetlerde bazen binlerce insan ölür, hatta bir kentin tamamı bile yok olur. Veba, tifo, dizanteri gibi salgın hastalıkların da böyle neticeleri olmuş tarihte. 

Çağlar boyunca insanlığın birbirine bıraktığı ortak mirası olan bilim, sanat ve felsefenin getirdiği buluşlar, teknikler ve düzenlemeler ile mesela pek çok salgın hastalık neredeyse dünya genelinde tamamen önlenmiş, depremin en etkili yerlerinden olan Japonya’da bile depremlerde can ve mal kaybı asgari düzeye inmiştir. 

Bu gelişmelerin birinci şartı bilim ve teknikteki yenilikler iken ikinci ve tamamlayıcı şartı da uygulamadaki mükemmellik arayışıdır.

Bu arayışın da iki yönü var kanımca. Biri yönetenler veya kurgulayanlar(kanun ve kural koyucular), diğeri ise yönetilenler; yani mevcut kanunu, kuralı uygulaması gerekenler, yani halk, yani hepimiz. 

Yaşadığımız çağda ve ortamda bize sunulanların yasal, kurallara uygun, doğru, hak ve adalet ölçüsünde olup olmadığını görmek, incelemek, fark etmek ve gerektiğinde reddetmek, müdahale etmek önemli bir erdem olarak öne çıkmaktadır. Bu hassasiyet öncelikle kendimiz ve ailemiz, sonra içinde bulunduğumuz toplum ve son olarak da geleceğimiz için çok çok önemlidir. 

Bunun aksine olumsuz, yanlış, hak ve adalete uymayan, kurallara aykırı ve yasal olmayan şeyleri “kılıfına uyduran” bir davranış tüm toplumumuzu sarmış durumda maalesef. Fakat bir felaket yaşanınca hep beraber feveran etmeyi, sorumlu aramayı pek severiz. Bunlar neden başımıza geldi diye akl-ı selimle düşünüp ibret almak, olaylardan ders çıkarmak ve kalıcı tedbirler almak, gerçekten sorumlulardan hesap sormak yerine kör döğüşü gibi polemiklerle geçiştiriyoruz. 

Peki ama neden?

Çünkü hepimiz suçluyuz! Bu çok net.

Hangimiz bir yerde sıra beklenirken başkasının önüne geçmemiştir, hangimiz basit bir işini halletmek için yasal bile olsa birilerini araya sokmamıştır, hangimiz gördüğü bir yanlışı görmemezlikten gelmemiştir ve daha pek çok şey..

Zina isnadı ile taşlanması istenen kadını meydan yerine getirenlere ne demişti Hz. İsa(as):

“Aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın!” (8. Bölüm, Yuhanna İncili)

Öyleyse bu suçlu toplum, yani biz neden bu haldeyiz?

Bence samimiyetsiz, yani iki yüzlü yaşıyoruz. Bu hal ise doğal ve arızî felaketlerden daha büyük bir felakettir. Belki de diğer felaketlerin de esas sebebidir. 

Kanaatim odur ki; içimizde “akleden kalb” (22/Hac, 46) sahibi dürüstlükte örnek ve samimiyet sahibi insanlar çoğalırsa bu toplumsal felaketten ancak kurtulabiliriz. 

Peyami Bayram 

25 Ocak 2025

Sarayburnu, İstanbul

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İstikamet ve istikamet açısı

Hürriyet Kasidesi Şiiri ve Çözümlemesi - Namık Kemal

EŞEK ve EŞEKLİK