Kayıtlar

Kasım, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Göz boyama oyunu

Birileri "millet", ötekiler “cumhur”, başka birileri "halk", daha başkaları "ümmet", kimileri de "yurttaş" derken öyle anlamlar yüklüyorlar ki bu kavramlara; deyim yerindeyse tam bir göz boyama. Köşe başını tutmaya niyetlenen ya da köşe dönmek isteyen kimseler önce bir senaryo yazmışlar, sonra kendilerine bir rol biçmişler, role uygun bir kostüm ve ağızlarına da bir replik yamamışlar başlamışlar oynamaya.  Bunu böyle basitçe sıraladık diye bu işler öyle çok da kolay sanılmasın. Bu iş evvela kurnazca işleyen  ince bir zeka gerektirir, sonra maharetli bir azim ve elbet bu planın hasılatının toplanacağı münbit bir kitle lazım. İşte her şeyin hem başladığı hem de bittiği yer aslında bu kitle. Veya güruh.. Hakikatte başı kabak, karnı aç, çulsuz ve yalınayak olan bu kitlenin mevcut haline bakmadan vaatlere kanmasıdır esas mesele. Göz boyayıcıların kitlelerin önüne çıkıp da hoş ve aslında boş hayalleri gerçekle karıştırarak anlatması ama kendil...

Kimlik ve kişilik

İnsanlar birbirlerini ilk başta kimlikleriyle tanır.  Karşısındaki kimdir, adı ve sanı nedir, ne işle meşguldür, nerelidir gibi bir insanın genel kimlik bilgileriyle tanış olunur ilk önce. Muhatabın ilk baştaki kimlik bilgileri gerekirse ve ilişki uzarsa zaman içinde detaylanır. Aile, yakın çevre, ilgi alanları, geçmişi ve daha pek çok bilgi kişiye olan ilgi ve merak seviyesine göre karşılıklı olarak birbirine aktarılır. Samimi dostluklar da bu aşamadan sonra başlar genellikle. Çoğu kişi için bu yolla elde edilen kimlik bilgileri yeterli görülür, hele bir de ortak tanıdıklar ve ortak değerler olması ilişkide güven boyutunu da önemli ölçüde halleder. Lakin ilişkilerde ilk anda fark edilemeyen kimlikten çok daha önemli bir şey vardır; o da kişiliktir. Kişilik veya şahsiyet dediğimiz şey kimlikten tamamen bağımsız, oldukça karmaşık ve derin bir yapıdır. Bunun içine huy, mizaç, karakter ve ahlak gibi insanın içinin dışına yansıması olan duruş ve davranışların tamamı girer. Bunlar kişin...

PUT VE PUTÇULUK

Türkçe’ye  put  şeklinde geçen ve aslı Buddha ismine dayanan Farsça  but  kelimesi “bilinçli ve canlı olduğuna inanılan sûret veya heykel, tamamen veya kısmen bir dinî yapı içinde kurumlaşmış ibadet konusu haline getirilmiş maddî obje, Allah’tan başka ilâh edinilen nesne” diye tanımlanır. Batı dillerinde putun karşılığı olarak kullanılan  idol  “görünüş, şekil” anlamında  eidos  kelimesinden türetilen  eidolon dan gelir.  Hiç düşündünüz mü gerçekten nasıl bir Tanrı’ya inanıyor ve neye/nelere kulluk ediyorsunuz? Evet, hemen buna itiraz edip, “bu nasıl bir soru böyle” diyeceğinizi biliyorum. Bu suali ilk önce kendime yönettiğimi de belirtmek isterim. Kendimizle ve dostlarımızla hakikati konuşmayacaksak hiç konuşmayalım.  Yaşantımıza şöyle bir bakıp da “bilinçli ve canlı olduğuna inanılan sûret veya heykel, tamamen veya kısmen bir dinî yapı içinde kurumlaşmış ibadet konusu haline getirilmiş maddî obje, Allah’tan başka ilâh edinilen nes...

Neden yazıyorum?

İnsanoğlu için iletişim belki de nefes alıp vermek, yiyip içmek ve sair temel gereksinimlerinden biridir. Kendi derdini anlatmak için, başkalarını tanımak için, aile, eğitim, ticaret, sanat, hukuk ve kısacası hayatın her alanı için iletişim olmadan insanın ne bireysel ne de toplumsal hayatı devam edemez.  İletişim bilindiği gibi temel olarak sözlü, görsel, işitsel ve yazılı iletişim şeklinde olabilmektedir. İnsanoğlunun yazıyı icadından beri yazı yoluyla iletişim tarihin, bilimin, sanatın, kültürün, medeniyetin ve dinlerin ana kaynağı olagelmektedir. Her ne kadar günümüzde teknolojinin gelişmesi görsel ve işitsel iletişim vasıtalarını öne çıkarmış olsa da yazının önemi hep önde olmaya devam edecektir.  Yüzyıllardır Herodot tarihi okunuyor, Dede Korkut masalları hem sözlü hem basılı nesilden nesile aktarılıyor, Aristo’nun, Eflatun’un, Da Vinci’nin, Victor Hugo’nun, Tolstoy’un, Evliya Çelebi’nin, Gazali’nin, Farabi’nin, İbn-i Sina’nın eserleri yeryüzündeki yüzlerce dilde binlerc...