HAZIRLIKLI OLMAK VEYA HAZIRLIKSIZ YAKALANMAK
Hazırlanmak veya hazırlık yapmak her gün yaptığımız sıradan işlerdendir.
Akşamdan ertesi gün sabah kaçta kalkacağımızı düşünerek, planlayarak ve ona göre hazırlıklı yatarız.
Sabah kalkınca da o günkü programa göre hazırlıklar yaparız.
Gün içinde gideceğimiz yere, görüşeceğimiz kişiye, yapacağımız işe göre çok farklı hazırlıklarla meşgul oluruz.
Okul hazırlıkları, müsabaka hazırlıkları, düğün hazırlıkları, bayram hazırlıkları, yolculuk hazırlıkları, gidiş hazırlıkları, dönüş hazırlıkları, doğum hazırlıkları, toplantı hazırlıkları, sınav hazırlıkları, üretim hazırlıkları, tatil hazırlıkları, askerlik hazırlıkları, kavuşma/buluşma hazırlıkları, ayrılık hazırlıkları, kış hazırlıkları, yaz hazırlıkları, yemek/sofra hazırlıkları gibi daha pek çok hazırlık yaparız hayatımızın farklı safhalarında. Aslında hayatımız sürekli hazırlıklarla geçiyor görüldüğü gibi. Bütün bunların yanı sıra çok istemesek ve çoğunlukla hazzetmesek de hazırlıksız yakalandığımız ani durumlar veya acil haller de başımıza gelebiliyor ve dahi geliyor nitekim. İşte bahsetmek istediğim ve hepimiz için en önemli olan kısım da burası. Her şeye hazırlıklı, ama ani ve acil durumlara hazırlıksız olmak veya durumun vahametini daha veciz bir şekilde ifade etmek gerekirse hazırlıksız yakalanmak da bu hayatta başımıza gelebilmektedir.
Dünyaya gelmeden evvel anne karnında geçen otuz altı haftada nasıl bir hazırlık sürecinden geçtiğimizin ve/veya geçirildiğimizin farkına ise asla varamayız.
Doğan her insan mutlaka bir gün ölmektedir. Hayatta başımıza gelmesi ölüm kadar kesin olan başka bir hadise de yoktur aslında. Bu inkarı mümkün olmayan hakikate yürekten inanmanın, yani ölümü ciddiye almanın alameti ise ölüme hazırlıksız yakalanmamak için sürekli çaba göstermektir. Gerçekte bazılarının ima ve işaret ettikleri gibi ölüme hazırlanmak ise dünyadan el etek çekerek münzevi bir hayat yaşamak değil, bilakis dünya işlerini dünyada iken halletmek gerektiğinin bilinciyle her an üretken, faydalı ve hayırlı bir iş üzerinde yaşamaktır.
Dünyadaki varlığımız bazı ilişkiler ile kaimdir. Başta dünyaya gelişimize vesile olan ve üzerimizde en fazla emeği bulunan ebeveynlerimiz olmak üzere kardeşlerimizle, öğretmenlerimizle, işverenlerimizle, işçilerimizle, komşularımızla, dostlarımızla ve hani “bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” derler ya, işte öyle, herhangi bir şekilde yolumuzun kesiştiği herkesle her ne hesabımız varsa burada halletmektir ölüme esas hazırlık. Yaşadığımız toplumun bize kattığı maddi ve manevi her şeyin karşılığını imar, eser, ürün, bilim ve sanat olarak fazlasıyla geri vermektir hazırlık. Toprağa, suya ve havaya, yani çevreye/tabiata bedenimizi bırakıp gitmeden önce ona hiç bir zarar vermeden bilakis her ne varsa ondan kullandığımız/tükettiğimiz yerine fazlasını ve yenisini bırakmaktır hazırlık.
Bunları bihakkın yapabilenler hayat süresi uzun veya kısa olmuş, alınanlar/verilenler az ya da çok olmuş fark etmeksizin ölüme hazırlıklı gidenlerdir.
Buna mukabil ölüme hazırlıksız yakalananların halinin ne olacağı ise pek vahimdir. Bir yanda kiminin yığılmış serveti, öte yanda kiminin maddi ve manevi borçları, dargınlıklar, düşmanlıklar, doğaya verilen tahribat, mazlumun gözyaşına karışan bedduası geride bırakılanlar olarak ölenin ardında öylece kalacaktır. Dünyaya bırakılan bu enkaz, bu tahribat, bu mutsuz ve karanlık tablo başlı başına bir sorundur. Adeta pikniğe diye gidip de ortalığı dağıtıp, pisliğini bırakıp, her şeyi tahrip edip gidenlerin ardındaki tabloya benzer bir hayat yaşamak ne kötü, ne hazin bir son!
Hayatının her anının tüm ayrıntılarıyla, her türlü isyan, ihanet, unutkanlık, ihmal, erteleme ve umursamazlıklar ve diğer noksanlıklarla beraber hesap gününde önüne açılması insanı çaresiz ve derin pişmanlıklar içinde yerin dibine batırır, ki bu hal ölümden de beterdir. Görünen ve görünmeyen, bilinen ve bilinmeyen alemlerin tek yaratıcısı, hayatı ve ölümü var eden, ezelin ve ebedin hakimi, mutlak hesap görücü, sonsuz kerem sahibi, rahmeti arşı kuşatan, merhameti tüm zerrelere yayılan yüceler yücesi Allah’ın huzuruna hazırlıksız çıkmak ne büyük bir utanç, ne yaman bir ızdırap verir insana düşününce ürpermemek mümkün değil.
Evet, hayat ölmekle bitmiyor, gerçek ve ebedi hayat ölünce başlıyor.
Elbette inanan insanlar için.
Büyük başlangıca büyük hazırlık gerekmez mi?
Öyleyse; her gün yeniden Bismillah!
Peyami Bayram
15 Mayıs 2024
Arnavutköy, İstanbul
Fotoğraf, Molla Zeyrek Camii, Fatih, İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızda isminizi belirtiniz. Teşekkürler.