AYRILIK VE AYRILIKÇILIK
Bir kavram olarak ayrılık kelimesine kullanım durumuna göre dört farklı anlam verilmiş lügatta;
1. Ayrı olma, birbirinden uzak düşme durumu, firkat, firak, iftirak, hicran.
2. Değişiklik, farklılık
3. Uyuşmazlık, anlaşmazlık, muhâlif olma, ihtilâf, muhâlefet, mübâyenet.
4. Evlilik berâberliğinin hâkim karârıyle belirli bir süre için kaldırılması.
Sonuncusu arızi ve hukuki bir durum olup sadece iki kişi arasındaki özel bir durumdur. Bunu hariç tutarsak diğer üç değişik kullanımı hepimiz belki de her gün yaşarız.
Sabah işe giderken evimizden, eşimizden, çocuklarımızdan kısa süreli de olsa bir ayrılık başlar. Sonra hayatın akışı içinde gurbet yolları gözükür uzun süreli ayrılıklar olur. Bir de ölümün getirdiği ayrılık vardır ki bu dünyada kavuşması olmayan bir ayrılıktır.
Hepimiz farklı farklı yaratılmış olduğumuza göre herkesin değişik duygu ve düşünceleri ve buna uygun yaşam tarzları vardır. Bu durum fıtri ve doğaldır. Benim gözlerim bozuk olduğu için gözlük kullanıyor olmam, bir başkasının kıvırcık saçlı olması, ötekinin Afrika'da doğmuş olması, berikinin çekik gözlü olması, bazılarının et yemiyor oluşu, kimisinin geleneksel olarak ya da moda veya inancı gereği değişik kıyafetler giymesi, bir grubun/zümrenin farklı bir anadili olması gibi daha pek çok noktada farklılıklar olabilir insanlar arasında. Bu tür ayrılıklar ayrışma gerekçesi olacak şeyler değil bilakis insanların bir arada yaşamasına renk verir, zenginlik katar. Öyle değil mi ya; tekdüze, renksiz bir yaşamı kim sever ki? Fakat insanoğlu işte; aynaya bakıp kendi yüzündeki sivilceyle bile çatışır.
İhtilaf manasındaki ayrılık konusuna gelince onda da insanlar için çatışmanın değil gelişmenin anahtarı gizlidir. İnsanın düzen kurma, hataları asgariye indirerek toplumsal ve bireysel gelişmeyi sağlamak için sürekli araştırma ve gözleme ihtiyacı vardır. Toplum halinde yaşayan insanın da araştırma ve gözlemlerinden elde ettiğini birbiriyle paylaşması en güzel gelişme vasıtasıdır.
Ancak insan ötekinin elindeki kendi gözlemlerinden farklı sonuçları kabul etmekte zorlanır. Tamam, belki karşınızdakinin gözlemleri veya görüş açısı tamamen doğru olmayabilir. Peki, kendinizinkinin tamamen doğru olduğunun kanıtı nedir? Halbuki farklı görüşlerin ve fikirlerin sükunetle tartışılması yeni bakış açılarını getirir. Yeni bakış açıları da her zaman kişiyi ve toplumu zinde tutar. İşte burası çok önemli. Bedenen sağlıklı ve zinde olmak için fiziksel aktivite gerekiyorsa zihinsel zindelik için de farklı fikirler, değişik bakış açılarını dinlemek şarttır. Aksi halde insanın düşünce ufku monotonlaşır, sığlaşır, daralır ve sonunda tıpkı devinimi olmayan bir su gibi bir bataklığa döner.
"Barika-yı hakikat müsademe-i efkardan doğar" demiş vatan şairi Namık Kemal. Yani hakikatin ışıltısı fikirlerin çarpışmasından doğar. Tıpkı kapkaranlık bir ortamda el yordamıyla yavaş yavaş yürürken arada çakan şimşekler nasıl hızlıca yol almamızı sağlarsa ihtilaflarımızı da hakikati bulmada bizim için yol bulmaya ve yol almaya birer fırsat, değerli birer imkan olarak görmeliyiz. Elbette ihtilafların münakaşası bilgi, tecrübe ve isnada dayalı metodolojik ve sistematik olmalı. Yoksa "delinin teki kuyuya bir taş atar kırk akıllı çıkaramaz" olur.
Hiç kimse düşmanının hatasını düzeltmeye çalışmaz, hatasından istifade ederek çatışmayı kazanmak ister. Muhalif olmak düşmanlık yapmak değildir. Bilakis muhalif olmak düzeltici olmaktır. Bir toplumun fertleri birbirini rakip olarak görebilir ama düşman olarak görmemelidir.
Hataları düzeltici, yanlıştan doğruya yönlendirici olmak öncelikle mübaşeret ister, yani herkes düzeltmeye kendinden başlamalı. Samimiyet ve dürüstlük bunu gerektirir.
Birlik ve beraberliğin getireceği güç ile aşılamayacak engel, varılamayacak hedef yoktur.
Ayrılık kelimesi ile aynı kökten gelse de ayrılıkçılık bambaşka bir anlam içerir. Ayrılıkçılık toplumu ifsad eden bir hastalık halidir.
Toplumun bazı fertlerinde örgütlü bir ayrılıkçılık baş göstermişse bu defa söz konusu olan ayrılık değil bölünme, parçalanmadır. O zaman bu bir istişare konusu olmaktan öte tedavi edilmesi gereken hastalıklı bir haldir. Elbette konuşmak iyidir, tartışmak insanidir ama bu örgütlü bir durumsa bunun arkasında toplumun bütünlüğünün bozulmasından menfaati olanlar vardır muhakkak. Dolayısıyla konuşarak çözüme kavuşturulacak bir konu var idiyse de artık muhatabın özgün bir iradesi kalmadığından gölgelerle boğuşmanın hiç bir anlamı olamaz.
Evet ayrılık renklerimizdir, zenginliğimizdir ancak bölünmek ve parçalanmak bizi geliştirmez tam aksine zayıf düşürür.
Bir ölümün getirdiği ayrılık için üzülürüz, çaresiz sabrederiz ve cennette kavuşmak ümidine sarılırız. Bir de gurbette olana ayrılık özlemle katlanılır.
Aynı toplum, aynı coğrafya, aynı tarih ve aynı kaderi paylaştıklarımızla ayrılık kabul edilemez bir kopuştur. Kim bir kolunu, bir bacağını veya bir gözünü kesip atabilir?
Ailemizi, mahallemizi, şehrimizi ve ülkemizi ayrılıkçılık cereyanından korumanın en güzel yolu ayrılık gayrılık gütmeden birbirimizi sevgiyle saygıyla dinlemeliyiz. Her türlü görüş, fikir ve eleştirilerimizi kendi aramızda sükunetle ve empatiyle yapmalıyız.
Evden kaçan çocukların esas sorunu huzurlu bir aile ortamı olmamasıdır. Aynı şekilde her bir vatandaşımızın evi, yuvası olan ülkesinden, toplumundan uzaklaşma, ayrılma isteği aynı gerekçelere dayanır zannımca. Bu yüzden bulunduğumuz ortamı huzurlu, güvenli ve adaletli bir hale getirmek için hep birlikte çok emek sarf etmeliyiz.
Bu konuda İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy da harika bir birlik çağrısı yapıyor;
“Sizi bir âile efrâdı yaratmış Yaradan,
Kaldırın ayrılık esbâbını artık aradan"
Peyami Bayram
4 Kasım 2022
İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızda isminizi belirtiniz. Teşekkürler.