TİCARETTE HERŞEY KARŞILIĞINI BULUR, YA HAYATTA?
Başladığımız her işe bitirilmesinin neticesinde bir beklentimiz olduğu için başlarız.
Bilgi, beceri, meslek veya diploma edinmek için eğitim alır ya da öğrenim görür;
muhtelif ihtiyaçlar için gerekli parayı kazanmak maksadıyla ücretli bir işte çalışır veya ticaret yapar;
çeşitli mahsuller elde etmek için bağ, bahçe, tarla işleri ile uğraşır;
hastalığa şifa bulmak için hastaneye gider;
ziyaret, dinlenmek ve eğlenmek için seyahat eder;
mutlu bir yuva kurmak ve çocuk sahibi olmak için evleniriz.
Yani ne yaparsak yapalım o işin sonucunda bir şey elde etmek maksadıyla başlarız.
Herhangi bir işe başlamadan önce kimi insan inceden inceye bir çok plan, program ve hesap yapar, kimisi de tabiri caizse bodoslama girer işin içine. Her iki durumda da bir beklenti vardır elbette neticeden. Çok hesap edenin mi beklentisi ve/veya kazancı daha çok olur, yoksa diğerinin mi bu bilinmez.
Kimin nasıl başladığı ve bitirdiğinden ziyade insanın elinde ne kaldığına bakarak bundan tatmin olup olmadığı ile ilgilidir yazıdaki konumuz.
İlk çocukluk evresi ile ergenlik sürecinde daha çok ebeveyn yönlendirme ve yönetimi altında olduğu için bu kısmı saymazsak insanın okul, iş ve meslek, evlilik, aile ve sosyal hayat gibi bir çok alanda tercihler ve seçimleri vardır. İnsan bütün bu tercih ve seçimlerinin ve tabii ki o yolda sarf ettiği emeğin karşılığını alır.
Başarılı bir eğitim hayatı ve iyi bir kariyer yolunda iş ve çalışma hayatını yürüten kişinin emeklerinin karşılığını aldığını ve bu süreçten kârlı çıktığını düşünebiliriz. Aynı şekilde güzel bir ticaret yapan ve günden güne sermayesini artıran bir tüccarın da süreçten kârlı çıktığını söyleyebiliriz. Gerçekten de bu durumdaki insanların zarar ettiğini kimse düşünmez.
Şurası bir gerçek ki hayat sadece eğitim, sadece iş, sadece aile, sadece sosyal hayat değil bunların da içinde olduğu bir bütündür. Hatta bu saydıklarımızın dahi kendi içinde safhaları, bölümleri vardır. İnsanın hayatın her alanında ve her alanın da her safhasında ve bölümlerinde kazançlı olması, kârlı çıkması neredeyse imkansız. Mesela herkes hastalanabilir, bir yakınını kaybedebilir, bir işinde zarar edebilir, bir dersten düşük not alabilir vs.
Burada üzerinde durmak istediğim konu hayata bütüncül olarak baktığımızda varılacak son noktada neticenin kâr mı yoksa zarar mı olacağının, kazananın veya kaybedenin neye göre belirleneceğidir.
Esasında belki de söylenmesi gereken tek ve en gerçek şey şudur: her insan bir gün mutlaka ölür.
İşte her şey burada bitiyor gibi gözükse de aslında burada başlıyor.
Neden?
Çünkü ölüm herkesi eşitliyor.
Çıplak ve soğuk bir beden ve toprakla buluşma..
Ya sonra?
İşte asıl hesap bundan sonra.
Nasıl mı?
Tıpkı bir ticaret gibi.
Elindeki bir defaya mahsus verilmiş olan sermayeyi(hayat) nasıl yönettin, ne aldın, ne sattın, hangi yatırımı yaptın, nasıl tasarruf ettin veya nasıl israf ettin, kimin hakkı kaldı, kimin gözü kaldı, kimden (ç)aldın, kime/kimi sattın?
Bunun gibi daha pek çok soru gibi soruların yaşanmış cevaplarını da karşımızda bulacağımız bir hesap sonunda hayat sermayemizden kar mı ettik yoksa zarar mı ortaya çıkacak.
Karşılığı mı?
Evet, çok yaşasa yüz yıllık ömrü olan insana bir kez daha dönüşü olmayan yaşanmışlıklardan ebedi bir hayata geçişte kaybettiğini görmüş olmak bile ceza olarak yeter bence. Hiç bir cehennem sahnesini düşünmeye gerek yok, o ebedi pişmanlık yeter. Birilerinin bayram ettiğini, sevinç çığlıkları atıp, mutluluktan uçtuğu bir ortamda tüm sermayesini kaybeden için çılgın alevli ateşlerden daha kötüsü hissedeceği pişmanlık ve hüzündür.
Oysa kazananın sevinci ne büyüktür düşünsenize. Kıt kanaat olsa da geçinip giderken ne en ufak ne bir menfaat ne de geçici bir heves yüzünden hiç bir kötülüğün, ahlaksızlığın, yalanın, dolanın, talanın ve zulmün yanında olmadan dümdüz yaşamış; alnının teri ve emeğinin karşılığında elde ettiği tertemiz kazancı ile hayatını idame ettirmiş bir insanın imtihanı/ticareti kazandığının müjdesini aldığındaki sevinç gözyaşları cennet ırmaklarıdır. Onun yaşadığı ebedi mutluluğun hazzının tarifi imkansızdır.
"Ve öyle kimseler var ki gerçekte inanmadıkları halde “Biz Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyoruz” derler.
(Aslında) onlar, (böylece) Allah'ı ve imana ermiş olanları kandırmak isterler. Halbuki kendilerinden başka kimseyi kandıramazlar; ve bunu da fark etmezler.
Kalpleri hastalıklıdır, Allah hastalıklarını daha da arttırmıştır ve ısrarlı yalanlarından dolayı onları şiddetli bir azap beklemektedir.
Onlara “Yeryüzünde fesat yaymayın!” denildiğinde “Biz sadece ıslah edicileriz!” diye cevap verirler.
Gerçekte onlar fesat saçan kimselerdir, ama bunu (kendileri de) idrak etmezler.
Onlara: “Diğer insanların inandığı gibi inanın!” denildiğinde, “(Şu) dar kafalıların inandığı gibi mi?” diye cevap verirler. Gerçekte onlardır dar kafalılar, ama bunu bilmezler!
Ve imana ermiş olanlarla karşılaştıklarında, “Biz de [sizin gibi] inanıyoruz!” derler; ama şeytanî dürtüleriyle baş başa kaldıklarında, “Aslında biz sizin yanınızdayız, onlarla sadece eğleniyoruz” derler.
Allah da bu alaycı tavırlarından dolayı onlara hak ettikleri karşılığı verecek ve onları küstahlıkları ile başbaşa şaşkınca bocalamaya terk edecektir.
(Çünkü) onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlar, ama ne (bu) ticaretleri onlara fayda sağlamış, ne de [başka bir şekilde] hidayet bulmuşlardır." (Bakara Suresi, Ayet 9-16)
"Allah'ın vahyine [şeksiz şüphesiz] uyanlar, namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli-açık başkaları için harcayanlar: işte ancak bunlar hiç kesintiye uğramayacak bir kazanç umabilirler." (Fatır 29)
"Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar." (NUR 37)
"Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarf edenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler." (FATIR 29)
Peyami Bayram
12 Kasım 2021
Arnavutköy, İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızda isminizi belirtiniz. Teşekkürler.