Başörtüsünün 34 yıllık serencamı


Bugün mezunu olmakla şeref duyduğum Kara Harp Okulu'ndan mezun olan teğmenler törenle diplomalarını aldılar. O muhteşem mezuniyet ve sancak devir teslim törenini çocukluk yıllarımdan itibaren her yıl merakla izlediğim gibi hala aynı heyecanla izlerim.  Bu yıl mezun olan pırıl pırıl genç teğmenlerimizi can-ı gönülden tebrik ediyorum. Allah hepsini vatana, millete hayırlı hizmetlerde bulundursun, başarıları daim olsun. 

Özellikle seksenli, doksanlı yıllarda başörtüsü düşmanlığı yapılan, irtica kovalamacası oynanan bir ortamı bizim nesil yaşadı. 34 yıl önce diploma aldığımız gün irtica soruşturması geçirmiş bir Harbiyeli olarak atılmadan mezun olabilmenin buruk sevincini yaşadığımı çok iyi hatırlıyorum. Zira teğmen olmakla atılmanın bir türünden kurtulmuştum. Fakat bundan sonraki her YAŞ toplantısında yüreğim hop edecekti. Dahası cadı avına çıkmış gibi peşimize düşenlerin verdiği rahatsızlık, evlendikten sonra eşimin başörtüsü yüzünden dışlanmalarımızı, hor görülmemizi hiç unutmadık. Hatta emekli bir ordu mensubu olarak yakın zamana kadar  eşime kimlik kartı bile verilmeyişini de..

Peki şimdi, aradan 34 yıl geçtikten sonra ne oldu? 

Bugün Kara Harp Okulu'ndan beşincilikle mezun olan başörtülü bir kızımıza, Teğmen Müberra ÖZTÜRK'e diplomasını Genelkurmay Başkanı verdi.

Ne oldu? Ülke mi yıkıldı, Cumhuriyet mi yok oldu?
Her şey yerli yerinde duruyor.

Demek ki mesele başörtüsü değilmiş. 

Mesele bambaşka bir mücadele. 

Başörtüsü ve irtica karşıtlığı kılıfı ile birilerinin bir takım yerlerin projelerini hayata geçirmesi. Ülkemizin bir iç çatışma ile oyalanması. Bu vesileyle her alanda geri kalması için insanımızı birbirine karşı cephe almaya ittiler. Türkiye nüfusunun yüzde ellisi olan kadınlarımızın en az yarısının başörtülü olduğunu var sayarsak toplam nüfusun yüzde yirmi beşi gibi önemli bir kesim eğitim ve istihdamdan mahrum kaldı yıllarca. Yani gelişme ve kalkınmada büyük yara aldık da farkında mıyız acaba?

Bunu anlayıp idrak edecek insan sayısı da çok az maalesef. 

Olanlar bizim gençlik yıllarımızda çapsız, basiretsiz, din, iman, istikamet ve adalet hissinden yoksun birilerinin zulmüne uğramamızla kalmadı. Dahası, gerçekten çok yüksek vasıflara sahip, aldığı eğitimin hakkını fazlasıyla ortaya koyan, gözü pek, cesaret timsali binlerce kahraman asker gerçekte "irtica", kayıtta ise "disiplinsizlik" gibi düzmece bir iftira ile ve gözyaşları ile bu güzide ordudan uzaklaştırıldı.

Dünya yalan, ömrü olan neler görüyor neler.

Allah bilir daha nelere şahit olacağız.

Rabbim sonumuzu hayreylesin.

Merhum İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın" dediği gibi, Allah bu milletin değerlerine savaş açanlara bir daha asla fırsat vermesin.

Bu ülkenin tarihi, bu milletin kadim değerleri ve hukuk ayaklar altına alınarak ne orduda ne de devletin başka kurumlarında bu ülkenin hiç bir kesiminden hiç kimsenin emekleri heba edilmesin, idealleri ve hayalleri söndürülmesin.

Türkiye hem coğrafi konumuyla hem de Türk milletinin Orta Asya'dan beri getirdiği ordu ve devlet yönetimi geleneğiyle dünyada tarihin ve coğrafyanın kavşak noktasında duran yegane ülkedir.

Sorumluluğumuz çok büyük, unutmayalım ki;

Türkiye dünyanın umududur..🇹🇷

Türk beklenendir..🇹🇷


Peyami Bayram

30 Ağustos 2021

İstanbul

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İstikamet ve istikamet açısı

Hürriyet Kasidesi Şiiri ve Çözümlemesi - Namık Kemal

EŞEK ve EŞEKLİK