Z Kuşağı ve Sonrası

Z Kuşağı ve Sonrası

Son zamanlarda yeni nesle dair farklı yorumlar yapılmakta, Z Kuşağı denilen bu neslin bundan sonraki seçimlerde belirleyici olacağı falan konuşuluyor.

İşin siyasi yönü bir yana, gelecek yılların bu kuşağın elinde şekilleneceği kuşkusuz. Şu anda yirmili yaşlara kadar olan bu kuşağı yetiştiren ve halen onlara önderlik eden, yol gösteren veya önlerinde durup yollarına engel olarak bir anlamda bu nesli bir yerlere kanalize eden ebeveynler, eğitimciler, idareciler ve siyasiler olarak yine bizim kuşağımız sorumluluk mevkiinde gözüküyor.

Bu neslin hakkında konuşmak için  öncelikle tanım ve tasvir gerekir.

Çoğunlukla çekirdek aile denilen anne, baba ve çocuklardan oluşan sabit gelirli ailelerde tek çocuk veya bir, bilemediniz iki kardeşi olan çocuklar bunlar. Şehirli, apartmanda yaşayan, bahçeyi, toprağı, ağacı, yaprağı, çiçeği, böceği, hayvanı belgesellerden öğrenen. Kaloriferli, kimalı, 7/24 sıcak su imkanı olan. Elektronik cihazlar ve akıllı sistemlerle büyümüş, AVMlerden veya online alışveriş yapan. Okula servisle gidip gelen. Sınavları test yöntemi ile yapılan. Kitap okumaktan çok televizyon izleyen, bilgisayar oyunları oynayan. Her yıl deniz kıyısında tatil yapan. Hazır gıdalarla beslenen. Sürekli bir üst seviyenin sınavları için yarışan. Sporu beden eğitimi dersi dışında televizyondan izleyen. Sanat eğitimi alma imkanı bulamayan. Ekseriyetle medyatik kişilerin etkisinde kalarak popüler kültüre teslim olan. Para kazanmaktan çok harcamaya odaklanan. Evde prens/prenses rolü verilerek ders ve okul dışında hemen hemen hiçbir sorumluluğu olmayan veya sorumluluk almayan. Paylaşmayı bilmeyen ve hatta çoğunlukla sevmeyen.

Bu neslin konfor, hız ve haz için yaşanan bir dünyada yetiştiklerini gözönünde bulundurmak zorundayız.

NATO/VARŞOVA, KAPİTALİST/SOSYALİST olarak adlandırılan iki kutuplu bir dünyada yetişen bizim neslin hibrit güçlerin vekalet savaşları yaptığı, finans kapital sistemin doğudan batıya tüm dünyayı tahakkümü altına aldığı, teknolojik gelişmelerin baş döndürücü hızda ilerlediği, iletişimde milisaniyelerin yarıştığı bir dünyanın ortasına bıraktığımız çocuklarımızla ilgili, yani geleceğimiz üzerine çok düşünmemiz, kafa yormamız şart.

Bu çocukların kendilerini içinde buldukları bu dünyayı çok iyi anlamaları gerekiyor. Bu dünyaya karşı özgün bir duruş ve yukarıda saydığımız güçlere karşı bağımsızlık ve özgürlük adına doğru adım atmaları için bu şart.

Bizim onlara aktarabileceğimiz bilgiden ziyade bazı temel düsturlar olabilir ancak. Zira bilgi günden güne yenilenen bir mefhum.

Vaktin kıymetini bilmek, çalışma disiplini, gereksiz ve faydasız bilgiden uzak durup üretici fikir ve eylemleri için zaruri bilginin peşine düşmek ve yüce idealler için sorumluluk sahibi olmak. Bir de bütün bunları icra edebilecek cesaret sahibi olmak.

Bu meyanda Z kuşağı için yapılması gerekenler özetle şöyle sıralanabilir kanımca;

Dayak ve benzeri sert yöntemler terbiye metodunun temeli olmadığı gibi aşırı yumuşak ve güya hoşgörülü yöntemlerin de "merhametten maraz doğar" sözünü haklı çıkardığını Z kuşağının önemli bir kısmında görüyoruz maalesef.

Kanaatime göre gerçekten ciddi sorumluluk almayan/verilmeyen çocuklar/gençler sanal alemin de etkisiyle uyuşturucu müptelası misali asalak ve bağımlı oluyor. Çocuklara çok küçük yaşlardan itibaren sorumluluk verilmeli, kazanmayı ve kaybetmeyi yaşatmalı.

Kar/zarar, kazanç/kayıp, başarı/başarısızlık gibi varlık/yokluk, darlık/bolluk ile sevinci ve hüznü de çocuklar bizzat yaşamalı. Film seti gibi hayal dünyasında gerçeklere gözleri kapatılmış,  popüler kültürün dayattığı bir hayatı -mış gibi özenti ve eziklik duygularıyla yaşayan çocuklar bu güçlü dalga karşısında yeterli özgüveni olmadığı gibi öykündüğü rol modeller misali sömürmeye ve sömürülmeye müsait birer zavallı olarak yerini alır toplumda. Bu da gelecek adına bir hayal kırıklığından öte çöküşün, entegrasyonun ve belki de yok oluşun ta kendisidir maalesef. Bu akıbeti yaşamasını istemiyorsak gençlerimize küçük yaşlardan itibaren önce aile içinde ufak sorumluluklar vermeliyiz. Daha sonra mutlaka ve mutlaka herhangi bir şekilde üretime katılmasını düzenli olarak sağlamalıyız. Peşinden aile bütçesine katkı sağlaması, en azından kendi masraflarını karşılaması. Bütün bunları yaparken paylaşmayı ve ürettiğinden, kazandığından muhakkak surette yoksula, düşküne yardımda bulunmayı ilke edinmesine yardım etmeliyiz. Bu şekilde israf etmemeyi, çevreye zarar vermemeyi öğrenecektir. Doğru sözlü, mertlik, dürüst ve iyi ahlak sahibi bir birey olarak araştırma ve okumayı da ilke edinirse hiçbir gücün karşısında eziklik hissetmeden izzetli bir yaşam sürebilir. Bizim de gözümüz arkada kalmaz diye düşünüyorum.

Peyami BAYRAM
12 Temmuz 2020

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İstikamet ve istikamet açısı

Hürriyet Kasidesi Şiiri ve Çözümlemesi - Namık Kemal

EŞEK ve EŞEKLİK