AYDIN KİMDİR, AYDIN SORUMLULUĞU NEDİR?

Doğrusu, Biz size herşeyi açıklayan âyetler, sizden önce gelip geçmiş olanlara dair misaller ve takvâ sahipleri için öğütler indirdik.
Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misali, lâmbanın ortasındaki yuvaya benzer ki, onda bir kandil vardır. Kandil de bir fânus içindedir. Fânus ise inci gibi parlayan bir yıldıza benzer. O ne doğuya, ne de batıya ait olmayan bereketli bir ağacın yakıtından tutuşturulur ki, o yakıtın, ateş değmeden aydınlatacak bir hali vardır. İşte nur üstüne nur... Allah dilediği kimseyi nuruna kavuşturur. İnsanlara da böyle misaller verir. Çünkü Allah herşeyi hakkıyla bilir.
O nur öyle evlerde ışık verir ki, Allah onların yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Oralarda sabah akşam Onu tesbih ederler.
(24 Nur Suresi, ayetler 34-36)

AYDIN KİMDİR, AYDIN SORUMLULUĞU NEDİR?



İnsanlık var olduğundan beri toplum halinde yaşar. Toplumun en küçük birimi de ailedir. Aileden devlete kadar farklı büyüklüklerde, değişik maksat ve inançlarla bir araya gelmiş ya da getirilmiş olsa da her topluluk insanlığın bir şubesidir. Her topluluğun bir rehbere, lidere, öndere, yöneticiye ihtiyacı vardır. Bu yönetici/yönlendirici kişi aynı zamanda o toplumun yönetilmesi, yönlendirilmesi ve eğitilmesi için de sorumluluk sahibidir.

Yönetici/yönlendirici ve aynı zamanda eğitici konumunda olan kişiler ister bir aile reisi olan baba gibi doğal olarak o konumda bulunsun isterse seçim, tayin, atama, görevlendirme gibi yollarla herhangi bir topluluğun lideri, yöneticisi olsun bittabi bu sorumluluğu yüklenmiş olurlar.

Bir de bunların haricinde topluma örnek olan, insanların esin kaynağı gördüğü, kendisini ve fikirlerini benimseyip etkisinde kaldığı bazı şahsiyetler vardır ki bunlar öğretmen/hoca, alim/bilim insanı, yazar,  dini lider/imam, sanatçı veya medyatik olmuş kişilerdir. Bu kişilerin de tıpkı yukarıda sözünü ettiğimiz yönetici/yönlendirici kimseler gibi sorumlulukları vardır ve bu sorumluluğu yüklenmeleri elzemdir. İkinci grubun ilkinden farkı geldikleri bu noktaya bir takım kişisel özellikleri, aldıkları eğitim ve kendilerini ilgili alanda istihdam olmaya, faaliyette bulunmaya adamış olmalarıdır. Ortaya çıkardıkları netice toplum tarafından kabul görmüş ve onların eserleri toplumun takip ettiği bir yol olmuştur.

İşte tam da bu noktada bu kişilerin nasıl olmaları, ne gibi vasıflarının bulunması gerektiğini konuşma zarureti ortaya çıkıyor.


İnsanlara önderlik, liderlik, yöneticilik yapmak gerçekten çok önemli bir şeydir. Bu öyle bir konumdur ki bir lider, öğretmen, hoca ya da bir ebeveynin tesiri altında eğitilen, yoğrulan kişi zamanla bir kahraman, bir mucit, bir yardım gönüllüsü olabileceği gibi bir vandal, bir hırsız ya da asalak bir bireye de dönüşebilir. Olumlu tarafından bakarsak her insan bir tohum gibi uygun bir toprak, iyi bir iklim koşulu ile yeterli su ve  besini alırsa çok iyi ürünler verir. Bununla da kalmaz kendinden sonraya çok iyi tohumlar da bırakır. Bu özellikler aslında bilkuvve bütün insanlarda yaratılıştan mevcuttur. Yani iyi olma ve iyiliği yayma, yaşatma potansiyel olarak her insanın genlerinde olan doğal, fıtri bir temeldir. Önemli olan bu temelin, bu nüvenin bozulmadan muhafaza edilmesi ve üzerinde önce kendisine sonra insanlığa iyilik, doğruluk ve güzellik numunesi olacak bir gövde inşa edilmesidir.


İnsanoğlunun iyi, doğru ve güzeli yaşatması için toplumun en küçük şubesi olan aileden başlamak üzere bütün toplum şubelerinde numune şahsiyetlere ihtiyacı vardır. Numune şahsiyetler doğal olarak içinde bulundukları toplumun lideridirler. Ancak iyi, doğru ve güzelin karşısında duran aslında karanlığın ta kendisi olan kötülük odakları onu karartmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. İşte bu karanlığın üzerine bir fener, bir projektör gibi bütün ışıklarını yansıtabilen liderler karanlığın içinde gizlenen tüm pislikleri ve tuzakları ortaya çıkarabilirler. Karanlıkların karşısında duran ve topluma karanlıkları aydınlatmakla mesul olan kişiye bu yüzden "aydın" diyoruz. Aydın, bir nevi etrafı karanlıklarla çevrili olan toplumun aydınlanma kaynağıdır. Karanlıkla mücadele etmek için ışık, yani aydın ve ışık için de kaynak lazımdır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bunların tamamı bilkuvve olarak topluma önder olacak numune şahsiyetlerde mevcuttur. Bu nüvenin potansiyelden aksiyona geçirilebilmesi için kaynaklarından çok iyi beslenmesi gerekir. 

Kaynak nedir? Kaynak aydının içinde yaşadığı toplum, içinden geldiği tarih, üzerinde yaşadığı yerküre ve elbette toplumun binlerce yıldır taşıdığı iyilik, doğruluk ve güzellik adına biriktirdiği müktesebatıdır. Hiçbir bitki genlerini taşıdığı tohum, yetiştiği toprak ve iklim koşulları ile onu yetiştiren ortamdan aldığı besinlerin dışında bir ürün veremez. Hastalıklar elbette olabilir lakin onlar arızidir. Aslolan daima sağlıklı ürün vermesidir. İşte aydın da içine doğduğu toplum, devraldığı tarih, bütün çevresiyle üzerinde neşvü nema bulduğu yerküre ile öncelikle içinde yaşadığı ve sonra bütün insanlığın müktesebatını her zerresinde hissetmelidir. Alıcıları böylesine kapsayıcı bir şekilde hassasiyetle açık olan aydın sözkonusu kaynaklardan çok iyi beslenebilir ve doğal olarak karanlıkların karşısında güçlü bir ışık olabilecek enerjiyle yüklenir.

Yukarıdaki Nur Suresi 34-36 ayetlerinde Rabbimiz bizzat kendisinin insanlara karanlıklar karşısında nasıl bir ışık kaynağı olduğunu bildirirken bu misal ile bize bir öğüt vermektedir aynı zamanda. Bu öğütten bizim alacağımız bir ders ve ibret de Allah'ın biz insanları karanlıklar karşısında nasıl bir ışık kaynağı ile aydınlattığını anlamamız, mü'minlerin de içinde bulunduğu toplum için birer ışık kaynağı olmaları gerektiğidir. Aydınlanmak ve aydınlatmak mü'minin en önemli vasıflarındandır. İyi bir mü'min mutlaka iyi bir aydın olmak durumundadır.

Peyami Bayram
30.01.2020
İstanbul

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İstikamet ve istikamet açısı

Hürriyet Kasidesi Şiiri ve Çözümlemesi - Namık Kemal

EŞEK ve EŞEKLİK