Ey Ademoğlu..
Yaratılanlar içinde insanın durumu diğerlerinden çok farklıdır. İnsan bütün yaratılmışların en şereflisi olarak hepsinin üstünde bir konuma yükselebileceği gibi bütün yaratılmışlardan hatta hayvandan aşağı bir dereceye de düşebilir.
"İnsan" yani "ademoğlu" olarak hepimiz aynı özden yaratılmış, ölümlü, zaafları olan, kendi kendine yeterli olamayan, başkalarına ve başka şeylere muhtaç birer varlıklarız bu dünyada. İşte bu mutlak gerçeği kabullenip kabullenmeme meselesidir aslında bütün meselelerin başı. ( Adem neslinin erkek ve kadınlarını eşitliğin ilk basamağı olarak gördüğümü belirtmeliyim, dolayısıyla burada bütün hanımlar "oğlu" ifadesinin içindedir, dilin kullanımı gereği ...oğlu denmektedir. )
Şeytan, atamız Hz. Âdem'e tam da bu zaafından yanaştı ve onun nefsini "ölümsüzlük" arzusuna kaptırarak ayağını kaydırdı. İşte hepimizin atası ve bir peygamber ve ilk insan olan Hz. Adem ilk günahı da böylece işlemiş oldu. Yüce Allah bu olayı bize bildirmekte ve hepimizi bu akıbete karşı uyarmaktadır.
Ayrıca Rabb'imiz şeytanın isyan ediş sürecini bize bildirmiş ve onun da eşitlerden biri olmaya itiraz ederek üstünlük taslayayıp yaradanına başkaldırdığını hatırlatmıştır.
Kanımca insanla şeytanın yolu burada kesişiyor. Yani yaratılışın değişmez yasa/şartlarına boyun eğmeyip, hatta bazılarını kendi lehine yorumlayarak avantaj elde etme(haddi aşma) girişimi insan egosunun şeytanla buluştuğu noktadır.
Aslında her doğum yeni bir yaratılıştır ve yeni bir Adem hikayesinin başlangıcıdır. Yoksa ne diye binlerce yıldır bu kıssa bütün kutsal kitaplarda ademoğullarına dikkatlerini çekmek için anlatılsın.
Sanırım şu hususları bize hatırlatmak ve düşünüp akletmemizi sağlamaktır murad-ı ilahi;
Ben bir Ademoğlu adem olarak benim gibi ademlerle eşitliği ne kadar özümseyebiliyorum? Ya da bu eşitliği inkar edip şeytanın tavrı gibi "ben üstünüm" mü diyorum?
Bence ademoğlunun İslam'a(yani barış ve esenliğe) girişinin birincil/ön şartı budur. Bu asgari şartı yerine getirmediğimiz sürece barış ve esenlik namına esas zemini kaybetmiş oluruz. Dolayısıyla bu zemini sağlama almayan bir insanın ibadetleri de boşunadır. Zira Allah'ın hiçkimsenin namazına, orucuna, haccına vb. ihtiyacı olmadığı gibi bunların aksine bütün insanlık bir olup Allah'a isyan etse yine O'na bir zarar veremez.
Tevhid islamın özüdür. Tevhidin zıddı ise şirktir. Şirk ise en büyük günahtır, çünkü şirk en büyük zulümdür. Zulüm haddi aşmaktır, hakkın karşısında olmaktır, hakka engel olmaktır veya en hafifinden ifade edersek hakkı görmemek/görmezden gelmektir.
Ey Ademoğlu, atılmış bir meniden yaratıldığını unutma ve yaratılışdan eşlerin olanları cins, renk, ırk, din, dil, bölge, statü, mezhep, meşrep farkı gözetmeden temel insan hakları bakımından ayrıma tabi tutma. Hiç kimseyi ötekileştirme.
Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri başkasına yapmayın.
İman etmedikçe ebedi barış ve esenlik diyarı olan cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız, sevginin çoğalması için aranızda selamı yayın.
27 Mart 2013
İstanbul
Yaratılanlar içinde insanın durumu diğerlerinden çok farklıdır. İnsan bütün yaratılmışların en şereflisi olarak hepsinin üstünde bir konuma yükselebileceği gibi bütün yaratılmışlardan hatta hayvandan aşağı bir dereceye de düşebilir.
"İnsan" yani "ademoğlu" olarak hepimiz aynı özden yaratılmış, ölümlü, zaafları olan, kendi kendine yeterli olamayan, başkalarına ve başka şeylere muhtaç birer varlıklarız bu dünyada. İşte bu mutlak gerçeği kabullenip kabullenmeme meselesidir aslında bütün meselelerin başı. ( Adem neslinin erkek ve kadınlarını eşitliğin ilk basamağı olarak gördüğümü belirtmeliyim, dolayısıyla burada bütün hanımlar "oğlu" ifadesinin içindedir, dilin kullanımı gereği ...oğlu denmektedir. )
Şeytan, atamız Hz. Âdem'e tam da bu zaafından yanaştı ve onun nefsini "ölümsüzlük" arzusuna kaptırarak ayağını kaydırdı. İşte hepimizin atası ve bir peygamber ve ilk insan olan Hz. Adem ilk günahı da böylece işlemiş oldu. Yüce Allah bu olayı bize bildirmekte ve hepimizi bu akıbete karşı uyarmaktadır.
Ayrıca Rabb'imiz şeytanın isyan ediş sürecini bize bildirmiş ve onun da eşitlerden biri olmaya itiraz ederek üstünlük taslayayıp yaradanına başkaldırdığını hatırlatmıştır.
Kanımca insanla şeytanın yolu burada kesişiyor. Yani yaratılışın değişmez yasa/şartlarına boyun eğmeyip, hatta bazılarını kendi lehine yorumlayarak avantaj elde etme(haddi aşma) girişimi insan egosunun şeytanla buluştuğu noktadır.
Aslında her doğum yeni bir yaratılıştır ve yeni bir Adem hikayesinin başlangıcıdır. Yoksa ne diye binlerce yıldır bu kıssa bütün kutsal kitaplarda ademoğullarına dikkatlerini çekmek için anlatılsın.
Sanırım şu hususları bize hatırlatmak ve düşünüp akletmemizi sağlamaktır murad-ı ilahi;
Ben bir Ademoğlu adem olarak benim gibi ademlerle eşitliği ne kadar özümseyebiliyorum? Ya da bu eşitliği inkar edip şeytanın tavrı gibi "ben üstünüm" mü diyorum?
Bence ademoğlunun İslam'a(yani barış ve esenliğe) girişinin birincil/ön şartı budur. Bu asgari şartı yerine getirmediğimiz sürece barış ve esenlik namına esas zemini kaybetmiş oluruz. Dolayısıyla bu zemini sağlama almayan bir insanın ibadetleri de boşunadır. Zira Allah'ın hiçkimsenin namazına, orucuna, haccına vb. ihtiyacı olmadığı gibi bunların aksine bütün insanlık bir olup Allah'a isyan etse yine O'na bir zarar veremez.
Tevhid islamın özüdür. Tevhidin zıddı ise şirktir. Şirk ise en büyük günahtır, çünkü şirk en büyük zulümdür. Zulüm haddi aşmaktır, hakkın karşısında olmaktır, hakka engel olmaktır veya en hafifinden ifade edersek hakkı görmemek/görmezden gelmektir.
Ey Ademoğlu, atılmış bir meniden yaratıldığını unutma ve yaratılışdan eşlerin olanları cins, renk, ırk, din, dil, bölge, statü, mezhep, meşrep farkı gözetmeden temel insan hakları bakımından ayrıma tabi tutma. Hiç kimseyi ötekileştirme.
Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri başkasına yapmayın.
İman etmedikçe ebedi barış ve esenlik diyarı olan cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız, sevginin çoğalması için aranızda selamı yayın.
27 Mart 2013
İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızda isminizi belirtiniz. Teşekkürler.