Kayıtlar

"Hiç tanıdığım gibi değilmiş." Bu ifadeyi  onlarca "tanıdığım"  için  kullanmışımdır  bu yaşıma kadar. Muhtemeldir ki aynı ifadeyi bir çok kişi benim için de kullanmıştır zaman zaman. Biz insanlar yeni tanıştığımız veya öteden beri tanıdığımız insanlar için derhal bir kanaat geliştiririz.  Tıpkı bir öğretmen gibi o kişiye farklı konularda notlar veririz.  Kimini bazı derslerden/konulardan sınıfta bırakır, kimini de doğrudan bir üst sınıfa geçiririz.  Hatta derhal ta kdirname verdiklerimiz vardır.   Bazılarını ise tasdiknameyle okuldan/çevremizden uzaklaştırırız. Bu gayet doğal bir süreçtir elbette,  bunda garipsenecek bir durum yok tabii ki. Ancak sorun da burada başlıyor. Nasıl mı? Öncelikle insan ilişkileri yakınlaştıkça çok yönlü bir hal alır. Bir kaç kez görüştüğümüz veya farklı ortamlarda karşılaşmadığımız kişilerle olan ilişkiler yeterli veri sağlamaz ölçme ve değerlendirme için. Örneğin iş çevresinden tanıdığımız bir...
Rabbim! Çok bunaldım. İnsan olmak ne zormuş. İnsanca yaşamak ne çetin.. Her kafadan bir ses çıkmaya başladı son zamanlarda.  Derler ya "ağzı olan konuşuyor".  Yani her konuda herkes konuşuyor, yazıyor, çiziyor.  Bilenler ile bilmeyenler hiç bu kadar karışmamıştı birbirine.  Siyaset, din, tıp, hukuk, dış politika başta olmak üzere akla gelen her konuda herkes konuşuyor. Yaşına, başına, eğitimine, bilgisine, birikimine ve tecrübesine bakmadan herkes konuşuyor. Bari bu konuşmalarından bir sonuç beklentisi olsa insanların.  Ne gezer, k onuşmuş olmak için konuşuyor büyük çoğunluk. Belki çatışmalardan nemalanan birileri de vardır bunların içinde; bazı medya mensupları gibi. İddia sahibi olamayanlar ispatla da mükellef değiller nitekim. Sadece konuşmak yeterli böylelerine. Bunların içinde en çok da Müslümanlık ekseninde konuşan, yazan insanlardan şikayetçiyim. "Müslümanım" demek dile çok kolay.  Hele doğuştan müslüman olanlara ç...

Adem

İnsan  çoğunlukla; görmek istediği gibi bakar, anlamak istediği gibi işitir, işitmek istediği gibi duyar, yapmak istediği gibi de anlar. Çünkü; bir fikr-i sabiti vardır çoklarının.  Ancak hikmeti arayan kişi çaba gösterir hakikati anlamak için. Kişinin derdi hakikati anlamak ise; hikmetin peşinden koşmalı, filtresiz bakmalı, dikkatle dinlemelidir olayları ve olguları. Nefis, arzu ve heveslerine göre değil, bilgi, akıl, mantık ve kalp süzgecinden geçirerek değerlendirmelidir her şeyi. Adem'in "adam" olması budur zannımca. Kısacası zordur "insan" olmak. Peyami Bayram 21 Kasım 2014 İstanbul
Niyet, İstikamet ve Akıbet Aslolan yol veya varılacak menzilden ziyade niyettir. İnsan kendini öncelikle niyeti  sonra yolculuğu  ve  en son da ulaştığı hedefe göre tanımlar. Niyet olmadan hiç bir iş olmaz. Niyet yolcunun pusulası gibidir.  İstikamet açısını belirleyip  yola çıkmaktır iyi niyet.  Esas varılacak menzil,  yani  hedef için  niyet net ve kesin olmalı.  Y olcu bu yolculuğunda;  kendisine nirengi noktaları  veya  ara hedefler koymalı.  Bu nirengi noktalarına ilerlerken dahi  zaman zaman pusuladan istikamet açısını kontrol ederek yoldan sapma ihtimalini ortadan kaldırmalıdır.  İstikamet açısından çok ufacık sapmalar hedefin çok ötesine götürür yolcuyu.  Niyetin hayırlı olup da akıbetin hayırlı olmaması çoğunlukla bundandır sanırım.
Resim
UYKU VE HAYAT Uykudan uyanalı çok olmamıştı. Ne derin bir uykuydu öyle. Uzun uzun rüyalar. Bazen sevinç, neşe, mutluluk bazen de hüzün, keder, sıkıntı, acı ve hatta kabuslarla dolu bir çok macera. Uykudayken hiç bitmeyecek hissi verse de işte uyandım ve hepsi bitti.  Çok mu uyudum acaba? Neyse, nihayet bütün telaş ve koşuşturma bitmişti. Yıllardır hayal ettiğim sessiz, işten, güçlükten, yoğunluktan ve her türlü sorumluluktan uzak bir şekilde kendi başıma kalmıştım. Ne iş yorgunluğu, ne çoluk çocuk derdi, ne trafik sorunu, ne ekonomi, ne siyaset, ne dünya ve ne de memleket. Hepsi uzakta kalmıştı artık. Baş ağrısı, stres, sindirim sorunları ve uyku problemi de yok, ne iyi. Bu ıssızlık, bu sadelik ve bu kimsesizlik derin bir rahatlık hissi vermişti. Buradaki bu muazzam huzur ve sükuneti doyasıya yaşamak istedim, hatta "bu ne kadar güzel bir ortam, keşke hiç bitmese" dedim kendi kendime. Aslında eşim ve çocuklarım da olsa burada diye aklımdan geçmedi değil. Ardın...
Resim
Bir haber(eski tarihli olduğuna bakmayın, sorun eskimez...): http://t24.com.tr/haber/bir-gunde-70-kisiye-satildim,71993 İnananlar için bir ayet: 81 - TEKVÎR/8-9 Ve sorulduğu zaman o diri diri toprağa gömülen kıza; Hangi suçtan ötürü gömüldü? diye. (Günümüzde bu kadınlardır diri diri toprağa gömülenler) Utandım,  erkekliğimden,  adamlığımdan,  müslümanlığımdan,  insanlığımdan.. Çok utandım.. Allahım sen affet bizi. Şimdi herkes başını iki elinin arasına alıp düşünmeli..  Ne yapabilirim? diye... Bu memlekette adam gibi, erkek gibi, müslüman gibi yiğitçe yaşadığını sanan biz. Şanlı tarihiyle övünen, hamaset nutukları atan biz. Çağdaşlık, modernlik, hukuk devleti nutukları atan biz. Dünyaları kurtaran, cihan hükümdarlığı hikayeleri anlatan biz. Cömertlik, cesaret, özgüven, fedakarlık misalleri veren biz. Ve elbette ırz, namus, haysiyet ve onur timsali "erkek adam" olduğumuzu iddia eden biz. Güçlü aile bağla...

Ayna

Ayna Bazı psikolojik rahatsızlığı olanlar hariç bütün insanlar fiziki yönden kendini gözden geçirip çeki düzen vermek için aynanın karşısına hergün defalarca geçer. Belki kadınlar daha fazla kullanır aynayı, çünkü fiziksel görünürlük o cins için daha ön plandadır.  İnsanın fiziksel kusurlarını gösteren ayna gibi kişilik/insani kusurlarını da gösteren bir ayna olmalı değil mi? Sanırım bu ayna öncelikle insanın yine kendisidir. Yani kendi saf vicdanı, yani fıtrat aynası. Bir de erde mli ve nezaket sahibi dostları insana ayna vazifesi görürler. İşte bu sebeplerle öncelikle fıtratını bozmadan ilkeli ve samimi bir yaşantı şart, bir de hakikatli dostlar. Yoksa uzun süre aynaya bakmayan psikolojik yönden rahatsız bazı insanların dış görünüşü gibi iç dünyası bozulan, kişiliği irtifa kaybeden bir insanı -değil yakınları- kendisi dahi bir müddet sonra tanıyamaz. 01/09/2014
Resim
Sizin o tatlı hatıralarınızı hiç unutmadım.  Bu resimdekilerden canım  Öznur Bayram Çelik  ablama Allah'tan hayırlı, bereketli uzun ömürler diliyorum. Diğerlerine Allah'tan rahmet ve mağfiret dualarımla bizi cennette kavuşturmasını niyaz ediyorum. 07/10/2014
Türk İstiklali'nin ortak metni olan ve Kahraman Ordumuz'a ithafen yazılan, aynı zamanda Türk Milleti'nin yegane kurtuluş reçetesi de olan bu metni bilmeyen, ezberlemeyen ve anlamayanların müslim, gayrimüslim, sünni, alevi, Türk, Kürt, Çerkez, Gürcü, Ermeni, Laz, Pomak her ne olursa olsunlar bu vatanda birer asalak olduklarını ilan etmeliyiz. Çocuklarımıza bu on kıta ve 41 mısradan oluşan marşımızı çok iyi anlayıp tatbik edecek şekilde öğretmeliyiz. Bu mısralar değil Türkiye,  dünyanın kurtuluş ve diriliş manifestosudur. Bunu bütün dünyaya bildirmedikçe ne kendimiz felaha erebiliriz ne de insanlık. Haydi hep birlikte yeniden haykıralım! 10/10/2014 İstiklâl Marşı -Kahraman Ordumuza- Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır parlayacak! O benimdir, o benim milletimindir ancak! Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dö...

Oku

Oku Doğruya yakını doğru sanma,  kendi aklını kullan başkasına kanma.  Doğrunun ölçüsü hak ve adalettir.  Aklın mihengi ise bilgi ve hikmettir.  Ölçüden en ufak bir sapma varsa o doğru denilen şey doğru değildir, mihenkten de en ufak bir sapma varsa aklın bilgi ve hikmetten yana gıdası noksandır.  Hak ve adalet yönün, bilgi ve hikmet kılavuzun olmuşsa hayatı oku, tabiatı oku, insanı oku, kitabı oku, kendini oku, tarihi oku, kısaca her şeyi oku. Bunların hepsini de mutlaka insanı mikroskobik bir hücreden Yaradan'ın adıyla oku. Unutma ki bunları okusan da okumasan da bir gün onlarla yüz yüze geleceksin ve sonunda hepsi senin için şahitlik edecek. Peyami Bayram 14/10/2014 İstanbul