Kayıtlar

Nasihat 1

Nasihat 1 Evladım, dikkat et! Aklını kimseye kaptırma, özgürlüğünü ancak aklını korumakla kazanırsın. Sana sağdan ve soldan yanaşanlara karşı uyanık ol! Dünyada senden menfaat temin etmeyen biri varsa onu ara ve bul.  Aklını ve kritik düşünme kabiliyetini geliştir ki aradığını bulmakta yanılmayasın. Doğada süslü ne varsa tehlike onunla beraberdir. Süslü laflara, süslü insanlara ve süslü vaadlere sa kın aldanma! Unutma ki cennete de süslü yollardan varılmaz! Kim sana dikensiz gül bahçesinden bahsederse ondan sakın. Aynı şekilde gül kokusu diye sana süslü ambalajlarda bir takım şeyler sunan satıcılara da dikkat et!Onun sattığı ya gül kokusu değildir ya da orada senin için çok tuzaklar vardır. Masum gözüken şeytanlar işte böyle tuzak kurar senin aklına. Unutma ki aklını yitirir veya başkasına kaptırırsan artık gideceğin yönü sen seçemezsin. Vardığın yerden de kurtulman gittikçe güçleşir. Bir de aklının kalbinle irtibatını hiç koparma. Akıl kalbinin pusulası olursa istikameti şaşırm...
Ey Ademoğlu.. Yaratılanlar içinde insanın durumu diğerlerinden çok farklıdır. İnsan bütün yaratılmışların en şereflisi olarak hepsinin üstünde bir konuma yükselebileceği gibi bütün yaratılmışlardan hatta hayvandan aşağı bir dereceye de düşebilir. "İnsan" yani "ademoğlu" olarak hepimiz aynı özden yaratılmış, ölümlü, zaafları olan, kendi kendine yeterli olamayan, başkalarına ve başka şeylere muhtaç birer varlıklarız bu dünyada. İşte bu mutlak gerçeği kabullenip kabullenmeme meselesidir aslında bütün meselelerin başı. ( Adem neslinin erkek ve kadınlarını eşitliğin ilk basamağı olarak gördüğümü belirtmeliyim, dolayısıyla burada bütün hanımlar "oğlu" ifadesinin içindedir, dilin kullanımı gereği ...oğlu denmektedir. ) Şeytan, atamız Hz. Âdem'e tam da bu zaafından yanaştı ve onun nefsini "ölümsüzlük" arzusuna kaptırarak ayağını kaydırdı. İşte hepimizin atası ve bir peygamber ve ilk insan olan Hz. Adem ilk günahı da böylece işlemiş oldu. Yüce Allah ...
KISA BİR MUHASEBE 1987 yılında Allah'ın insanlara en önemli ikramı olan akıl nimetini kullanmayı öğrenmek nasip oldu ve alemlerin efendisi çok esirgeyen ve bağışlaması bol olan Allah'ın lütfuyla Kur'an-ı Kerim ile tanıştım. Yani kendimle tanıştım, yüzleştim. Bu tarihten sonra aklımı hiç kimseye ipotek etmedim çok şükür; zaman zaman  dirsek temasım olsa da  hiçbir gruba, cemaate, partiye, tarikata ve benzeri oluşumların hiçbirisine tabi olmadım. Halen de saygılı bir anlayış çerçevesinde haktan yana olan herkesle ve her kesimle müsbet ilişkilerimi sürdürüyorum.  Daima Kuran'ı anlayıp hurafelerden uzak yaşama gayretinde oldum. Her zaman araştırmayı ve sorgulamayı, körü körüne itaat etmemeyi yeğledim. Hiçkimseci de olmadım; fakat kritik düşünme ve sorgulamayı İbrahim ve Musa peygamberlerin Kur'an'daki kıssalarından öğrendim. Statükoyu ve içinde bulunduğumuz paradigmayı eleştirmeyi, özgürlüğü ve paylaşmayı ve azimle mücadeleyi ve Mekke'de imkan tükenince ...

Beklemenin diyalektiği

Beklemenin diyalektiği Beklemek aslında çoğunlukla bir farkında olma durumudur. Birisini, bir olayı, bir tarihi veya saati, bir neticeyi, bir kararı beklemek gibi. Bunlar bizim bir ön bilgi veya bize bildirilen bir haber üzerine beklemelerdir. Hayallerimiz, ümitlerimiz, sezgilerimiz, keder ve sevinçlerimizle bezenmiş duygularla bekleriz hep beklediklerimizi.  Bir de farkında olmadan beklemeler v ardır. Siz onu, o sizi bekler durursunuz; içten içe bir bir sızı, bir heyecan belki de bir korkuyla.. Bu tür bekleyişin vuslatının ne zaman, nerede ve nasıl olacağını hiç bilemezsiniz. Belki de, yok yok belki değil, muhakkak bunu bilmemek daha iyidir. Çünkü ölümü bildiğinde insanın yaşam çarkı dönmez. Dolayısıyla ölüm bizi, biz de ölümü farkında olmadan bekleriz. Beklenti ise yukarıda bahsettiğimiz farkında olarak veya olmadan beklemenin dışında bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Beklemek kökünden gelse de bu bir ümit etme, heveslenme, arzulama ve çokça da yönelme içerir. Beklenti k...
NANKÖRLER Ey hakkı gizleyen; yetimi, yoksulu gözetmeyen, sırf kendi menfaatinin peşinde olup hakkın hakim olması, zulmün son bulması ve adaletin tesis edilmesini umursamayan nankörler! Bilin ki ben sizin itibar edip durduğunuz, uğrunda çaba gösterdiğiniz maddi-manevi sözde otoritelere yönelmiyorum, onların alelade işlerini de asla yüceltmem. Biliyorum, siz de benim yöneldiğim mutlak hakikate, âlemlerin yegane Rabbi olan Allah'ın emirlerine tâbi olmuyorsunuz.  Elbette ben sizin o hurafe, batıl, içi boş ve kerameti kendinden menkul sahte tanrılarınıza pereştiş etmediğim gibi siz de benim kulluk ettiğime kulluk etmezsiniz. O halde; sizin inançlarınız ve hayat tarzınız size, benimki de bana!
Resim
Hiç kimse ırk, cins, renk, fiziksel özellikler gibi doğuştan gelen şeyleri -aynen doğum tarihi ve yeri gibi- kendi seçmemiştir. Bu sebeple bunlardan ötürü bütün insanlar kardeştir, yani eşittir. Bunları öne sürerek üst(ün) kimlik taslayanla r en büyük zalimlerdir. Zulmü alkışlayamam, zalimi de asla sevemem. Farklılıkları bir zenginlik ve imkan olarak görenler onunla gelişirler. Ötekileştirmeler ve/veya asimilasyon yapmaya çalışmalar ise o toplumu çatışmaya götürür. Bu da en fazla emperyal güçlerin ekmeğine yağ sürer. Zira onlar daima " iti ite kırdırırlar". Büyük emperyalist ABD ve AB kendi içindeki farklılıkları imkan olarak kullanırken bütün dünyada ırkçılık ve şövenizmi el altından bu sebeple körüklüyorlar. Görmez misiniz? Bir de empati yapmayı deneyin isterseniz. Hani şu hor ve hakir gördüğünüz kimselerin yerine koyun kendinizi. Bir de o taraftan bakın. Biliyorum çok zordur bir başkasını anlamaya çalışmak. Zaten bunu başarabilenlerin sorunu yok "öteki"yle. Şu...

Bir yıl sonu..

Resim
365 günü biriktirince olur size bir yıl. Her biten gün aslında bir ömür gibidir. Her sabah kalkış yeni bir hayat veya yeniden doğuş gibidir. Taze bir güne/hayata başlamak ne güzeldir. Taptaze bir enerjiyle, umutla ve şevkle.. Gün boyu gittikçe artan bir tempoyla bir o yana bir bu yana koşuşturmalar, arayanlar, hesaplar, ödemeler, tahsilatlar, trafik, ziyaretler, raporlar, planlar, toplantılar, mesajlar .. Gün ortasında vakit bulup biraz dinlenme veya yemek molasının ardından tekrar aynı tempo. Dünyanın dönüşünü durduramayan insanın hallettiği, tamamladığı, başardığı ve çözdüğü sorunların yanında yetiştiremediği, ertelediği, unuttuğu, ihmal ettiği, savsakladığı, umursamadığı, başaramadığı bir çok şeyi geride bırakarak gününü tamamlaması kaçınılmazdır. Akşam olup da el ayak çekilince şöyle başını yatağa koyup uzanması tıpkı öldükten sonra toprağa yatırılan cansız bedeni gibi ve uykuya dalması da ölüm gibidir. Bütün bir gün aslında bir ömrün özeti gibi değil mi? İnsanın ömür serma...

Farklı bir 10 Kasım

Resim
Tarih: 10 Kasım 1987  Yer: Piyade Okulu, Tuzla / İstanbul Her resmi kurum ve askeri birlikte olduğu gibi orada da tören yapılıyordu. Biz de Okul Komutanı Tümgeneral Necati Özgen'in imzaladığı tören programı emriyle oradayız. (Burada belirtmem gerekir: Piyade Okulu'nun Kurmay Başkanı o tarihte Albay olan Osman Pamukoğlu idi. Tören programı da muhtemelen Pamukoğlu'nun elinden çıkmıştı.) 1972 yılında ilkokula başladığımı düşününce on altıncı kez resmi olarak bu törendeydim. Bu törenin benim için öncekilerden farkı ise elimize verilen tören programında idi. Bu program da diğer programlar gibi standart saygı duruşu, İstiklal Marşı, konuşmalar, şiirler vs. ile başlıyordu fakat sonu bambaşka idi. Daha önce ve dahi o tarihten sonraki törenlerde de hiç rastlanmadığım bir etkinlikle bitiyordu törenimiz: "Tavaf Yürüyüşü" Hepimiz birerli sırada heykelin önünden selamlama yaparak geçtik. Aslında bunun benzeri birçok törene katılmış ve buna benzer heykel veya Anıtkabir...

Gazze'nin hatırlattıkları..

Gazze'nin hatırlattıkları.. Siyonizm'in dünyanın birinci sorunu olduğunu anlamak gerek. Dünyadaki hemen hemen bütün savaş ve terörün esas kaynağı bu lanet olası Siyonizm belasıdır. Kısaca söylemek gerekirse bugün dünyadaki ülkelerin ve in sanların sorunlarını temelde bir kaç başlık altında toplamak mümkündür; 1. Halk dilinde geçim diyebileceğimiz ekonomik sıkıntılar, 2. Terör ve/veya savaş, 3. Temel insan hakları Aslında üçüncüsü ilk iki maddeyi de kapsar bana göre. Bütün dünyada yapılan diğer mücadeleler -ki Türkiye'deki terör de dahil- aslında bu baş bela Siyonizm insanlığın gündeminden def edilmeden başarıya ulaşamayacaktır. Zaman zaman dünyanın bazı bölgelerinde sıkıntılar azalsa da bitmeyecektir. Aynen kanser gibi dünyanın bünyesine yerleşmiş bu habis ur temizlenmezse dünyada kimseye barış ve huzur gelmeyecektir. Siyonizm karşıtı olmanın yahudi düşmanlığı(antisemitizm) olmadığının altını çizmekte yarar var. Zira yahudilik bir ırk olarak da din olarak da bak...
Resim
Bugün 5 Haziran 2012 Salı, 29 Mayıs 2012, yani geçen hafta bugün ailemizin  beklenen  yeni ferdi dünyaya geldi. Gün anlamlı bir gündü, mekan da Fatih olunca isim de bu anlamlı güne ve mekana uygun düşsün istedik ve O'na Muhammed Fatih ismini verdik. Biliyorum ki isimle müsemma olması için önce bizim sonra kendisinin çok çaba sarf etmesi gerekecek. Zaten isim vermek biraz da söz vermek gibi değil mi? İdrakinde olan ve onun sorumluluğunu daima hissedenler için. Diğer çocuklarımıza verdiğimiz isimler de bu anlamlandırma ve isimle müsemma olma talep/duası ile verilmişlerdi aslında. İnsanın hayatı tasavvur, idrak, tahkik ve bu yolda sa'y etmekten ibarettir. Bunların hepsi de hayatı anlamak ve anlamlandırmak düşüncesinden geçer. Yani aslında anlam her şeydir. Anlamsızlık ise hiçliktir. İnsan değerlidir ve anlamlıdır. Çünkü Rabb-ul Alemin ona ruh vermiştir. Ruhun ihtiyacı ise hikmet ve hizmettir. Ebeveyn olarak bütün evlatlarımız için duamız bu yöndedir. İnşaallah  Muha...