Kayıtlar

Bir yıl sonu..

Resim
365 günü biriktirince olur size bir yıl. Her biten gün aslında bir ömür gibidir. Her sabah kalkış yeni bir hayat veya yeniden doğuş gibidir. Taze bir güne/hayata başlamak ne güzeldir. Taptaze bir enerjiyle, umutla ve şevkle.. Gün boyu gittikçe artan bir tempoyla bir o yana bir bu yana koşuşturmalar, arayanlar, hesaplar, ödemeler, tahsilatlar, trafik, ziyaretler, raporlar, planlar, toplantılar, mesajlar .. Gün ortasında vakit bulup biraz dinlenme veya yemek molasının ardından tekrar aynı tempo. Dünyanın dönüşünü durduramayan insanın hallettiği, tamamladığı, başardığı ve çözdüğü sorunların yanında yetiştiremediği, ertelediği, unuttuğu, ihmal ettiği, savsakladığı, umursamadığı, başaramadığı bir çok şeyi geride bırakarak gününü tamamlaması kaçınılmazdır. Akşam olup da el ayak çekilince şöyle başını yatağa koyup uzanması tıpkı öldükten sonra toprağa yatırılan cansız bedeni gibi ve uykuya dalması da ölüm gibidir. Bütün bir gün aslında bir ömrün özeti gibi değil mi? İnsanın ömür serma...

Farklı bir 10 Kasım

Resim
Tarih: 10 Kasım 1987  Yer: Piyade Okulu, Tuzla / İstanbul Her resmi kurum ve askeri birlikte olduğu gibi orada da tören yapılıyordu. Biz de Okul Komutanı Tümgeneral Necati Özgen'in imzaladığı tören programı emriyle oradayız. (Burada belirtmem gerekir: Piyade Okulu'nun Kurmay Başkanı o tarihte Albay olan Osman Pamukoğlu idi. Tören programı da muhtemelen Pamukoğlu'nun elinden çıkmıştı.) 1972 yılında ilkokula başladığımı düşününce on altıncı kez resmi olarak bu törendeydim. Bu törenin benim için öncekilerden farkı ise elimize verilen tören programında idi. Bu program da diğer programlar gibi standart saygı duruşu, İstiklal Marşı, konuşmalar, şiirler vs. ile başlıyordu fakat sonu bambaşka idi. Daha önce ve dahi o tarihten sonraki törenlerde de hiç rastlanmadığım bir etkinlikle bitiyordu törenimiz: "Tavaf Yürüyüşü" Hepimiz birerli sırada heykelin önünden selamlama yaparak geçtik. Aslında bunun benzeri birçok törene katılmış ve buna benzer heykel veya Anıtkabir...

Gazze'nin hatırlattıkları..

Gazze'nin hatırlattıkları.. Siyonizm'in dünyanın birinci sorunu olduğunu anlamak gerek. Dünyadaki hemen hemen bütün savaş ve terörün esas kaynağı bu lanet olası Siyonizm belasıdır. Kısaca söylemek gerekirse bugün dünyadaki ülkelerin ve in sanların sorunlarını temelde bir kaç başlık altında toplamak mümkündür; 1. Halk dilinde geçim diyebileceğimiz ekonomik sıkıntılar, 2. Terör ve/veya savaş, 3. Temel insan hakları Aslında üçüncüsü ilk iki maddeyi de kapsar bana göre. Bütün dünyada yapılan diğer mücadeleler -ki Türkiye'deki terör de dahil- aslında bu baş bela Siyonizm insanlığın gündeminden def edilmeden başarıya ulaşamayacaktır. Zaman zaman dünyanın bazı bölgelerinde sıkıntılar azalsa da bitmeyecektir. Aynen kanser gibi dünyanın bünyesine yerleşmiş bu habis ur temizlenmezse dünyada kimseye barış ve huzur gelmeyecektir. Siyonizm karşıtı olmanın yahudi düşmanlığı(antisemitizm) olmadığının altını çizmekte yarar var. Zira yahudilik bir ırk olarak da din olarak da bak...
Resim
Bugün 5 Haziran 2012 Salı, 29 Mayıs 2012, yani geçen hafta bugün ailemizin  beklenen  yeni ferdi dünyaya geldi. Gün anlamlı bir gündü, mekan da Fatih olunca isim de bu anlamlı güne ve mekana uygun düşsün istedik ve O'na Muhammed Fatih ismini verdik. Biliyorum ki isimle müsemma olması için önce bizim sonra kendisinin çok çaba sarf etmesi gerekecek. Zaten isim vermek biraz da söz vermek gibi değil mi? İdrakinde olan ve onun sorumluluğunu daima hissedenler için. Diğer çocuklarımıza verdiğimiz isimler de bu anlamlandırma ve isimle müsemma olma talep/duası ile verilmişlerdi aslında. İnsanın hayatı tasavvur, idrak, tahkik ve bu yolda sa'y etmekten ibarettir. Bunların hepsi de hayatı anlamak ve anlamlandırmak düşüncesinden geçer. Yani aslında anlam her şeydir. Anlamsızlık ise hiçliktir. İnsan değerlidir ve anlamlıdır. Çünkü Rabb-ul Alemin ona ruh vermiştir. Ruhun ihtiyacı ise hikmet ve hizmettir. Ebeveyn olarak bütün evlatlarımız için duamız bu yöndedir. İnşaallah  Muha...

Özür ve teşekkür

Özür ve teşekkür İnsan olmak noksan olmaktır. Aynı zamanda insan olmak hata yapmaktır. Belki de bu noksanlıktır hata yapmaya sebep. İnsan bu durumunu bilmeli ve öncelikle her türlü noksanlıktan münezzeh yaratıcısına sonsuz şükretmelidir. Sonra anne-babasına daima şükretmelidir. Her ebeveyn teşekkürü hak eder velev ki onlar da insan olmaları hasebiyle noksanları olsa da. Ayrıca insan ilişkili olduğu her varlığa da teşekkür etmelidir. Bir bardak su veren de, bir anlık gölgelik yapan da, işveren de, yol veren de, selam veren de, öğüt veren de, gülümseyen de, hediye veren de, arayıp hal hatır soran da, hastayken ziyaret eden de, taziyeye gelen de kısacası her yerde herkese teşekkür gerekir. İnsan yalnızca zalimlerden uzak durmalıdır. Teşekkürü öncelikle muhatabın yüzüne karşı içten ve samimi bir şekilde ifade etmelidir. Fakat kanımca teşekkürün en güzeli kendi cinsinden olanıdır. Yani size bir selam verenin selamına selamla karşılık vermek gibi iyilik yapana da iyilikle karşılık ...
2 Nisan 2012 Pazartesi Dün sabah 06:15 gibi evden çıktık ve 06:50 de Havalimanı'na vardık. Mücahid'in uçağına tam bir saat vardı. Zaten on-line check in yapmış ve bagajı da yoktu. O'nunla vedalaşıp Kenan ve Abdullah ile beraber doğruca Avcılar'a gittik. Sınav saatine daha çok vardı. Biz orada bir pastanede çay-kahve içerken Mücahid arayıp uçağı kaçırdığını haber verdi. Üzüldük, başka da yapacak bir şey yoktu. Bilet değişikliği yapıp beklemeye başlamış, ama ne bekleme.. Akşam 22:50'deki uçak rötarlarla ancak sabaha doğru hareket etmiş ve saat 7'de ancak Bükreş'e varabilmiş. Yani yaklaşık 24 saatte vardı 1 saatlik mesafeye. Neyse, hayırlısı olsun, bundan da çıkarılacak çok dersler vardır muhakkak.
31 Mart 2012 Cumartesi Annen Perşembe ve Cuma gunü işe gidemedi. Artık iyice ağırlaştı. Zaten gelecek haftadan itibaren de doğum iznine ayrılacak. Bu günlerde çok hareketli oldugun için anneni epey endişelendiriyorsun. Ben de böyle zamanlarda seninle konuşuyorum. Beni duyduğunu tahmin ediyorum. Yoksa aramıza katılmak için mi sabırsızlık ediyorsun? Hayır, hiç sabırsızlanma, her şeyi zamanı gelince yaşayacak ve göreceksin hayırlısıyla. Mücahid ağabeyin üç gündür burada, yarın Bükreş'e dönecek. Belki de onun için bu hareketlilik. Diğer ağabeylerin de O gelince çok sevinçli ve mutlu oluyorlar. Tabii ki annen ve ben de. Ailenin hep bir arada olması çok güzel bir duygu. Hayat elbet yollarımızı ayırır zamanla, bu beklenen ve doğal bir süreçtir. Fakat insan sevdikleri ile birlikte olmak için çabalıyor daima. Şükürler olsun biz birbirini seven ve bir arada olmaktan mutlu olan bir aileyiz. Senin de bu birlikteliğe katılmanı sabırla bekliyoruz. Gece uzaktan bir misafirimiz geldi. Mücahid...

Başlarken..

Resim
Bugün 27 Mart 2012.  Burada yazmaya başlamamın birinci sebebi yaklaşık iki ay sonra dünyaya gelecek beşinci çocuğumuzdur. En büyüğünden itibaren 21 yaşında, 19 yaşında, 16 yaşında ve en küçüğü ise 13 yaşında olan dört oğlumun dünyaya geldikleri tarihlerde bilgisayar ve internet kullanımı bu kadar yaygın değildi. Tabii benim yaşım daha gençti. Şimdi dede olunacak bir yaşta beşinci defa baba olmanın garip hisleri içindeyim. Biraz bunu paylaşmak istedim. Ayrıca doğacak bebeğimizle şimdiden buradan bir iletişim kurmayı, onun için bir nevi günlük oluşturmayı düşündüm. Ağabeylerinin böyle bir şansı olmamıştı. O, bu açıdan biraz ayrıcalıklı olacağından herhangi bir kıskançlığa sebebiyet vermeyeceğini de biliyorum sanırım:) Yukarıdaki resimde ağabeyleri arkadaşları ile beraberler. En küçük ağabey İmran Alperen o zaman henüz yürüyemiyordu.  En büyük oğlumuz Hüseyin Mücahid (resimde soldan ikinci) , ikinci oğlumuz Abdullah Furkan(s ağdan birinci), üçüncü oğlumuz Taha İbrahim(sağdan...