Kayıtlar

Mart, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şahsiyetli olmak

Şahsiyetli olmak   Bir futbol takımını tutuyor olabilirsiniz. Bir siyasi partinin çizgisini/ilkelerini benimsiyor olabilirsiniz.  Bir liderin, bir önderin veya ünlü bir şarkıcı veya oyuncunun hayranı olabilirsiniz.  Hatta fanatik düzeyde bir hayran veya taraftar da olabilirsiniz.  İnsanın bir şeyleri sevmesi, benimsemesi veya taraftarı olması olağan bir durumdur. Yalnız bu durumun aşırılığı ve kronik bir hal almasını olağan dışı olarak gördüğüm için bunu ele almak istiyorum.  Hani derler ya; durumu daha iyi anlamak için manzaraya biraz uzaktan, geniş açıdan bakmak gerekir diye. Şimdi gelin beraberce buna bir göz atalım.  Şöyle bir düşünün; o taraftarı veya hayranı olduğunuz takım, parti, lider veya şarkıcı/oyuncu size ne kadar yakın bir mesafede? Yani fiziksel olarak siz onu ne kadar mesafeden görüyorsunuz, ne kadar temas kurabiliyorsunuz? Ona rahatça dokunabilir, mesela tokalaşabilir misiniz, doğrudan herhangi bir soru sorabilir misiniz? Doğrudan en ufak b...

Ramazan

Ramazan Hiç bitmeyecek gibi ama sınırlı bir zaman, Her şey bolca var ama helaller bile haram. Sadece bu kadar mı sandın; Öyleyse çok yanıldın.. Ramazan aslında hayatın özetidir; Her yıl insana tekrar nefsini öğretir. Allah’a yakın olmak istersen nefsini tanımalısın, Sen sayılı orucu değil nefsini tutmalısın. Bizim gibi midesi olan hayvanlar bile; Açlığa dayanır sınırlı bir süre; Sabahtan akşama açlık orucu kime göre? Açlık ve susuzluk nefsin en alt terbiyesidir; Sen insan olmak için daha derine gir. Uykudan başla önce, Öfkeni tut sinirlenince, Şakadan olsa da yalan deme, Haramı hiç düşünme, Helali gözünle bile yeme, Çok zor olsa da veremediklerini ver, İçindeki kötülükleri muhakeme pazarına ser. Kalbindeki kini, nefreti ve hasedi çıkar, Göreceksin;  yerine ne çok iyilik, sevgi ve merhamet sığar.  Açlığa ve yoksunluğa gülümse, Sebat ve kanaatten ölmez hiç kimse. Nefsine hakim olmanın hazzını hisset, Allah’ı her anında  hatırla, çokça zikret, O'na içtenlikle şükret.. Gözü t...

NEYİ NEREDE KAYBETTİĞİNİ UNUTMA!

Nasreddin Hoca evinin önündeki sokakta bir şey aranıp duruyormuş. Komşular ne aradığını sormuşlar, o da anahtarı kaybettiğini söylemiş. Komşular da yardımcı olmak için sağa sola beraber bakmaya başlamışlar. Derken komşulardan biri “hocam anahtarı burada mı kaybettin?” diye sormuş. Hoca da “hayır, samanlıkta kaybettim” demiş. Komşusu “peki niye burada arıyorsun?” diye sormuş, bunun üzerine Hoca “samanlık karanlık, burası aydınlık onun için burada arıyorum” demiş.  Bizim sorularımız/sorunlarımız da tıpkı hocanın anahtarı gibi karanlıkta kaldığı için veya bilerek sorunlarımızı karanlıkta bıraktığımız için bir türlü çözülmüyor. Üzerine gitmekten çekindiğimiz, ortaya sermekten korktuğumuz her sorun aslında geride bıraktığımız değil sırtımızda yük ettiğimizdir. Farkında olmasak da o bizi yorar ve yıpratır. Ya da başka bir ifadeyle çözülmemiş sorular/sorunlarımız er veya geç önümüzde engel olacaktır.  Oysa çözüm bekleyen sorular/sorunlar bizim önümüzü aydınlatacak birer ışık olma pot...

DIŞ GÜÇLER VE İÇ GÜÇLER

Önce bize hikmet dolu dersler bırakan Nasreddin Hoca'dan bir fıkrayla başlayalım. Bir gün Nasreddin Hoca'nın eşeği çalınmış. Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış. Birisi: - Hocam demiş niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki? Bir başkası: - Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor? diye konuşmuş. Bir diğeri de : - Hocam demiş, kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nerden baksan dökülüyor. Hoca kızmış: - Yahu demiş, iyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok? İstenmeyen bir durumla karşılaşınca hem kendimizin hem de etrafımızdakilerin farklı yorumları olur. Herkesin bakış açısına göre değişen yorumlardır bunlar.  "Başıma gelen olayların esas oyuncusu kimdir?" sorusuna ne cevap verilebilir?  Bu sorunun makul, mantıklı ve tutarlı cevabı "ben" olmalıdır. Hemen itiraz edecekler vardır bu önermeye elbette. H...

İz bırakanlar

Resim
Geçmiş; geçmiş zamanda, içinde bulunmuş olduğumuz veya olmadığımız tüm yaşanmışlıklardır.  Hayal; kurgusal umutlar alemidir.  Realite; yaşadığımız acı ve tatlı, iyi ve kötü, varsıl ve yoksul, sığ ve derin her türlü fiili gerçeklik.  Tasavvur; olmasını arzu ettiklerimizi zihnimizde rasyonel zeminde canlandırmadır.  Gelecek; içinde bulunup bulunamayacağımızın hiç bir garantisi olmadığı halde ilerleyen zamanda yaşanacakların bütünüdür.  İdeal ise; ancak düşüncenin tasarlayabileceği üstünlükleri içinde toplayan bir bütün, ülkü, mefkûre.  Geçmişe takılıp kalanlar sadece ham hayal peşinde koşanlardır.  Tasavvur ettiklerini realitede bulamayınca yakasına küsen kişi kendini kutsayan bir kibir abidesi ve kendinden başka herkes ve herşeyi suçlayıcı tembeldir.  Bir ideali olan ve bu idealini gelecek tasavvurunda hayata geçirmeyi ilke edinenler ise medeniyetlerin hakiki mimarlarıdır. Bu yolda gecesini gündüzüne katarak her türlü olumsuzluklara rağmen emek sar...

6 Şubat 2023 Büyük Afet Sonrası

Resim
  6 Şubat 2023 Büyük Afet Sonrası   Katıldığımız yardım faaliyetleri hakkında gözlem ve yorumlarımı paylaşmak üzere yazdıklarım aşağıdadır.   Sözün en başında söylemem gerekir ki; her acıyı ve felaketin getirdiği türlü sıkıntıları en iyi bizzat yaşayanlar bilir elbette. Biz ise İstanbul’da deprem bölgesinden uzak bir şehirde yaşayan insanlar olarak ancak üzerinden saatler geçtikten sonra ancak afetin büyüklüğünün farkına varmıştık. Memleketimiz afet bölgesindeki 11 ilden birisi olmadığı ve birinci dereceden yakınlarımız da o bölgede bulunmadığı için sadece medyadan bilgi almak durumundaydık. Bölgede yaşayan veya memleketi o bölgede olan bazı dostlarımı aradığımda acıyı daha fazla hissetmeye başlamıştım. Ertesi gün ise elimizden ne gelir, neler yapabiliriz telaşına düştük. Maddi yardımların bir şekilde yapılıyor olduğunu fakat bunun yanı sıra afet bölgesinde bizzat bulunmak gerektiğini düşündüm kendi adıma. Emekli bir asker olarak aldığımız eğitim ve arazideki ...