Kayıtlar

Bugün ve Sonrası

Bugün ve Sonrası Daima bir sonraki merhaleye ulaşmak için sabırsızlanıyoruz. Elde etme ihtimalimiz çok düşük bile olsa daha konforlu ve hatta lüks bir hayata erişmek için çaba sarf edip, didiniyoruz. Bu yüzden, belki de beyhude koşturmaca sebebiyle, içinde bulunduğumuz anı ve ortamı çoğu zaman  ıskalıyoruz. Halbuki yaşadığımız her bir an birikerek bizim bir sonraki merhalemizi hazırlıyor. Her gün kumbarasına bir lira atmak veya herhangi bir kağıt kırpıntısı atmak gibi bir durum aslında bu. Tercih bizim. Ya bundan sonraki merhale/hayat için bir şeyler biriktirir ve biriktirdiklerimizle refah ve huzur içinde yaşarız ya da elemli bir ziyan bizi bekliyordur. Karar bizim. "Kadınlar, soy-sop, kariyer, yük yük altın ve döviz, lüks arabalar, hisse senetleri, emlak ve bol kazançlı işler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunların hepsi dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah'ın katındadır."  (Âl-i İmran 3:14...

Medyada Gördüğümüz, Duyduğumuz Haberlere Ne Kadar Güvenelim?

Medyada Gördüğümüz, Duyduğumuz Haberlere Ne Kadar Güvenelim? Sanırım Ekim 1996 idi, İzmir'in Aliağa ilçesindeydim.  Bir akşam üzeri  bir siyasi parti ilçe başkanı olan  aile dostumuz  Faysal Bey aradı ve bana Bosna Hersek'ten gelen bir misafiri olduğunu ve benimle tanıştırmak istediğini söyledi. Bu misafirin Bosna savaşında komutanlık yapmış olduğunu da söyleyerek benim mutlaka görüşmem gerektiği konusunda ısrarcı oldu. Ben de kendisini kıramadım ve yanlarına gittim. 40-45 yaşlarında aksanı bozuk bir Türkçe ile konuşan misafir anlaşılan bizim arkadaşları oldukça heyecanlandırmıştı. Bosna savaşının anıları çok tazeydi. Hele ki Srebrenitsa katliamının üzerinden henüz bir yıl geçmişti. Bütün Türkiye'yi acıya boğan ve bir türlü yardım ulaştırmaya çalıştığımız o mağdur ve mazlum kardeşlerimizden biri, hem de bir komutan, bir gazi şu anda karşımızdaydı. Peki bu kişinin sözlü olarak anlattıklarından başka bizi ikna edecek bir kanıt var mıydı? Evet, bu misafirin elinde ...

Nasihat 8

Nasihat 8 Derdi olmayanın derman araması da olmaz. Dertsiz kimseden yoldaş olmaz. Bil ki; Dermansız dert olmaz. Dertsiz kimse mert olmaz. Derdi olanın; gözü de sözü de tok olur, ama sert olmaz. Yıkılmaz bir kaledir Dertli olanın kalbi, Muhasara edilir belki muvakkat Zaptedilemez o kale Çünkü onda iman kat kat. Dertsizden uzak dur, Bir de ümitsizden. Kimseye hayır gelmez gayretsizden. Daima bir derdin olsun evladım, Derman ararsan Mevla verir, Sen yola düş, Gayretin sana ümit verir, İlim ışık olsun yoluna, Bakma sağına, soluna, Kazancın gündelik olmaz bu yolda, Yarın uzak değil, Bir gecenin ardında. Peyami Bayram 28.09.2019 İstanbul

MOSKOVA

Resim
Moskova Notları 1 Moskova'da yaşamak gerçekten çok zor. Geçmişte komünist dünyanın yani demirperdenin merkezi olmuş bugün vahşi kapitalizmin en acımasız şehirlerinin başında geliyor Moskova. Hayat çok pahalı. Sıradan bir çalışanın, onların eski tabiriyle proleterlerin emeğiyle burada ev sahibi olması neredeyse imkansız. İki odalı, yani bizdeki tabirle 1+1 ev alabilmek için yaklaşık 200-250 bin dolarınız olmalı. Aynı evin kirası ise bin dolar civarında. Bahsettiğim bu tarz bir ev şehrin merkezinde falan da değil. Çok kalabalık ve bir o kadar da hareketli bir şehir Moskova. Yaklaşık 20 milyon insan yaşıyor. Aynı anda 1 ila 2 milyon insan yerin altında metroyla bir yerden bir yere ulaşmaya çalışıyor. Evet bu rakam belki biraz abartı gibi gelebilir. Ancak bizzat metro istasyonlarını ve o kalabalığı görünce inanmamak elde değil. Yerin altında bazı yerlerde iki bazı yerlerde de üç kat metro hattı döşenmiş. 1900'lü yıllardan itibaren yapılan bu metro hatlarının yapımı ya...

Adalet

ADALET(!) "Mecidiyeköy'de Torunlar İnşaat tarafından yıkılan Ali Sami Yen Stadı yerine yapılmakta olan rezidans inşaatında çalışan işçilerden onu servis asansörünün düşmesi sonucu öldüler." (Haber) On işçinin bir dizi ihmaller neticesi ölümü ile ilgili şantiye şefi, proje müdürü ve iki de asansör teknisyeni tutuklanmış. Muhtemelen bu kişilere ufak yollu cezalar verilip vefat edenlerin ailelerine de sus payı hükmünde tazminatlarla bu olay kapatılır. Bu ülkede bunca yıldır edindiğim onca tecrübeler bunu gösteriyor. Bence o inşaatın birinci patronu kim ise onu cezalandıramayan, tutuklayamayan sistem adil bir sistem değil sermayeden, yani güçlüden yana bir sistemdir. Evet ölenle ölünmez, patron da böyle bir netice olsun istemezdi. Buna da eyvallah. Peki bu gökdelenleri bu patron ne için yapıyor? Para kazanmak için. İşçiler ne için öldü ve halen ne için çalışıyorlar? Para kazanmak için. İşçiler para kazanayım derken canından oldu. Hem canından hem de kazancında...

Yıldız

Resim
Yıldız Şöhretli bir yıldız olmak var; sahnelerde, ekranlarda bugünlerde çocukların aklında.. Kırlarda dolaşmadılar onlar.. Gece vakti ıssızlıkta, kurt ulumalarında bilemezler onlar nasıldır bir seyyahın ya da bir denizcinin yıldıza bakışı.. Ne bilsinler yıldızdan gelen akışı.. Ne fal aç ılan yıldıznamelerde ne de Y ıldız’daki sarayın pencerelerinde görünmez bir yıldızdır o.. Milletinin gönlünde ışık saçan, yıldırımlarla çakan, destanlar yazan bir yıldızdır o.. Bakmasını bilene yol gösterendir fezadaki her yıldız.. Görmesini bilene sonsuz bir hız.. Kim takarsa onu şahididir tarihin, sahibidir talihin.. Önce hayallerini yaşadığımız, sonra omuzlarımızda taşıdığımız milletin emanetidir, vatanın izzetidir, subayın alametidir o yıldız. Peyami Bayram 29 Ağustos 2019 İstanbul

ELDEN GİDEN

Elden giden nedir? Vatan elden gidiyor, din elden gidiyor, rejim elden gidiyor, ormanlarımız yok ediliyor, denizlerimiz kirleniyor, ozon tabakası deliniyor. Bu gibi tepkisellikler ne getiriyor? Sanırım sadece kitlelerin gazını alıyor. İnsanlar birden fazla konuda bunalmış, sıkılmışken bir konu öne çıkarılır, çoğunlukla sonu bir yere varmayan ufak ya da büyük çaplı eylemlerle kitlelerin manipüle edilmesi sağlanır. Biraz eylem, slogan derken hele de polisin biber gazı ve jopu da değmişse fevkalede bir iş yaptığına inanan vatandaşın keyfine değme gitsin. Yediği pataktan başı göğe erince(!) yeni bir eyleme doğru hazırlanır öfkeli kitle. Bu döngüyle küresel sermaye baronları kıs kıs  gülerek servetlerini ve nüfuzlarını artırmaya devam ederler. Birilerinin sermayesi ve nüfuzu artıyorsa buna mukabil birilerinin parası ve emeği çalınıyor demektir. İnsanlar sadece kendi emeğine ve parasına sahip çıkmak için mücadele etmek yerine boyundan büyük sorun(?)ların karşısına dikilme...

Özbenlik/nefis ve merkezde olmak

Özbenlik/nefis ve merkezde olmak İnsanın elinin yettiği insanlar yâranı, dilinin yettikleri dostları, bazı eylemleri ve söylemleri ile ulaştıkları gönüldaş/fikirdaşlarıdır. Bunlar içi içe geçmiş halkalar gibidir. En içte kişinin öz benliği, bu öz benlikte/nefiste bilkuvve bulunan; sevgi, merhamet, diğerkâm olmak, cömertlik, dürüstlük, mertlik gibi sıfatlar en yakın halkaya, yani yarâna dokunmalı ki oradan dalga dalga dostlar ve sonra gönüldaşlar/fikirdaşlar da nasiplensin. Özbenliğin/nefsin; böyle güzel hasletlerle dolup taşması, ancak yüce bir ideal/ülkü/mefkûreye inanmakla mümkündür. Yani; merkezde olacaksın ama benmerkezci/bencil olmayacaksın. Kolay bir şey değil; zaten zoru başarandır kalıcı eser olan/bırakanlar.. Peyami Bayram 27.07.2019 Armutlu

Nasihat 7

Nasihat 7 Türkiye Cumhuriyeti devleti İstiklâl Harbi sonrasındaki yakın tarihinde, ABD ve NATO dayatmalarına karşı; 1974 Kıbrıs barış harekâtı, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü ve nihayet S400 alımı konusunda dik duruşuyla bağımsızlığını perçinlemektedir. Bu duruşun yanında olmak ne bir partinin taraftarı olmaktır ne de başka bir siyasî tarafın karşısında olmaktır. Türkiye Cumhuriyeti sevgisi ve bağımsızlığına gönül vermek bütün bağlılık, bağımlılık, taraftarlık, grupçuluk, hizipçilik, particilik, cemaatçilik taassuplarının üzerinde olmadığı sürece bize bu dünyayı cehennem edecek zebaniler nöbet bekliyor. Bunu asla unutma evlâdım! Peyami Bayram 22/07/2019 İstanbul

15 Temmuz 2016 kalkışmasının kısa özeti ve çıkardığım dersler

15 Temmuz 2016 kalkışmasının kısa özeti ve çıkardığım dersler; 1. 15 Temmuz 2016 tarihine gelinceye kadar Fetullah Gülen isimli şahıs yüce İslâm dininin kavramlarını suistimal ederek uydurduğu kendi dinine topladığı müritleriyle yaklaşık kırk yıllık bir süreçte sistematik olarak ve sinsice Türkiye Cumhuriyeti'nin en hassas noktaları olan başta TSK, Emniyet ve Yargıdan başlamak üzere yerleştirdiği elemanları ile devleti neredeyse ele geçirmişti. 2. Devlet bürokrasisi, istihbarat birimleri, askeri yüksek idare ve özellikle de siyâset erbabı bu süreçte bu yapıyı ya tam çözemedi  veya büyümesi ile birlikte ulaştığı güç ve özellikle küresel güçlerle bağlantıları nedeniyle menfaatdaş olmayı yeğlediler. Bu hususta ilk zamanlarda islamcı gruplar Fettulah Gülen'in de "müslüman" olmasını, "aynı kıbleye yöneliyor" olmayı, "alnı secdeli insanlardan zarar gelmez" fikrini göz önüne alarak görüşleri ve yöntemlerini beğenmeseler de bu kadrolaşmaya sessiz kal...